1. Home
  2. Translation in context
  3. Turkish-English
  4. Cüzdan

Translation of "Cüzdan" in English

0.007 sec.

Examples of using "Cüzdan" in a sentence and their english translations:

Cüzdan çantada.

The wallet is on the bag.

Bulduğum cüzdan Tom'undu.

The wallet I found was Tom's.

Cüzdan çantanın içinde.

The wallet is in the bag.

Cüzdan nerede olabilir?

Where could the wallet be?

Ben cüzdan taşımıyorum.

I don't carry a purse.

- Sokakta bir cüzdan buldum.
- Caddede bir cüzdan buldum.

I found a wallet on the street.

Bu cüzdan kağıttan yapılır.

This wallet is made out of paper.

Cüzdan bulan oldu mu?

Has anyone found a wallet?

Cüzdan için ceplerimi aradım.

I searched my pockets for the wallet.

Ben bir cüzdan arıyorum.

I'm looking for a wallet.

Birisi bir cüzdan kaybetti.

Someone lost a wallet.

Bulduğum cüzdan para doluydu.

The wallet I found was full of cash.

Sami bir cüzdan çaldı.

Sami stole a wallet.

Bulduğun cüzdan Tom'un muydu?

Was the wallet you found Tom's?

Caddede yürürken bir cüzdan buldum.

Walking along the street, I found a wallet.

Polis arabanızda üç cüzdan buldu.

The police found three wallets in your car.

O fotoğraf cüzdan ile geldi.

That photo came with the wallet.

Tom kaldırımda bir cüzdan buldu.

- Tom found a wallet on the sidewalk.
- Tom found a wallet on the pavement.
- Tom found a wallet on the footpath.

Sanırım Tom'un bulduğu cüzdan senin.

I think the wallet that Tom found is yours.

Tom parkta bir cüzdan buldu.

Tom found a wallet in the park.

Buralarda kahverengi bir cüzdan gördün mü?

Have you seen a brown wallet around here?

Tom kaldırımda duran bir cüzdan buldu.

Tom found a wallet lying on the sidewalk.

Tom arka koltukta bir cüzdan bulduğunu söyledi.

- Tom said he found a wallet in the back seat.
- Tom said that he found a wallet in the back seat.

Tom terk edilmiş kamyonda bir cüzdan buldu.

Tom found a wallet in the abandoned truck.

Brian'ın cüzdan ve banka hesabında az para var.

There is a shortage of money in Brian's wallet and bank account.

Tom Mary'ye doğum günü için bir cüzdan aldı.

Tom bought Mary a purse for her birthday.

Tom Mary'ye oğlunun bir cüzdan boyutundaki resmini gösterdi.

Tom showed Mary a wallet-size photo of his son.

Geçen gün o benim için kanguru derisinden yapılmış bir cüzdan aldı.

The other day he bought a wallet made of kangaroo leather for me.