Translation of "Dakikaya" in English

0.011 sec.

Examples of using "Dakikaya" in a sentence and their english translations:

Bir dakikaya oradayım.

I'll be over in a minute.

Birkaç dakikaya döneceğim.

I'll be back in a couple minutes.

15 dakikaya kadar.

Up to 15 minutes.

Son dakikaya kadar bekledim.

I waited until the last minute.

Birkaç dakikaya ihtiyacım var.

I need a few minutes.

30 dakikaya ihtiyacım var.

I need 30 minutes.

Bir dakikaya ihtiyacım var.

I need a minute.

Bir dakikaya ihtiyacım olacak.

I'm going to need a minute.

Birkaç dakikaya ihtiyacım olacak.

I'll need a few minutes.

Sadece birkaç dakikaya döneceğim.

I'll just be a couple minutes.

Birkaç dakikaya seni arayacağım.

I will call you in a few minutes.

Son dakikaya kadar bekleme.

Don't wait till the last minute.

Beş dakikaya dışarıda ol!

Be outside in five minutes!

Sadece bir dakikaya ihtiyacım var.

- I just need a minute.
- I only need a minute.

Son dakikaya kadar beklemek istemiyorum.

I don't want to wait till the last minute.

Sadece otuz dakikaya ihtiyacım var.

We just need thirty minutes.

Sadece bir dakikaya ihtiyacımız var.

We just need a minute.

Bir dakikaya ihtiyacınız var mı?

Do you need a minute?

Sadece beş dakikaya ihtiyacım var.

I just need five minutes.

Sadece bir dakikaya ihtiyacım vardı.

I just needed a minute.

Yaklaşık bir dakikaya ihtiyacım var.

I need about a minute.

Yaklaşık beş dakikaya ihtiyacım olacak.

I'll need about five minutes.

Beş dakikaya daha ihtiyacım var.

I need five more minutes.

Plan son dakikaya kadar gizlendi.

The plan was kept under wraps until the last minute.

Birkaç dakikaya ihtiyacın var mı?

Do you need a few minutes?

Her şeyi son dakikaya bırakma.

Don't leave everything to the last minute.

Yarış son dakikaya kadar devam etti.

The race went down to the wire.

Sadece iki dakikaya daha ihtiyacım var.

I only need two more minutes.

En az beş dakikaya ihtiyacım olacak.

I'm going to need at least five minutes.

O her şeyi son dakikaya bırakır.

He leaves everything to the last minute.

Sadece birkaç dakikaya daha ihtiyacımız var.

We only need a few more minutes.

Son dakikaya kadar bunun üzerinde çalıştım

I worked on it until the last minute.

Sadece Tom'la yalnız bir dakikaya ihtiyacım var.

I just need a minute alone with Tom.

48 saati dakikaya dönüştürürseniz, kaç dakika yapar?

If you convert 48 hours into minutes, how many minutes does that make?

Hazırlanmak için sadece bir dakikaya ihtiyacım var.

I only need a moment to get ready.

Acele et. Tren on dakikaya kalkıyor. Kaçırmayalım.

Hurry up. The train leaves in ten minutes. We don't want to miss it.

Tom'la tek başıma birkaç dakikaya ihtiyacım olacak.

I'll need a few moments alone with Tom.

- Birkaç dakika içinde çıkacağım.
- Birkaç dakikaya çıkıyorum.

I'll be leaving in a few minutes.

Anladım, Mary. Beş dakikaya kadar varmış olacağız.

Understood, Mary. We'll be there in a little more than three minutes.

Onu bırak. Onun yalnız birkaç dakikaya ihtiyacı var.

Leave her. She needs a few minutes alone.

Sabahımı düzenlemek için yaklaşık yirmi dakikaya ihtiyacım var.

I need about twenty minutes to organize my morning.

Bunu yapmak için neden son dakikaya kadar bekledin?

Why did you wait until the last minute to do this?

Tom sık sık her şeyi son dakikaya bırakır.

Tom often leaves everything to the last minute.

- Birkaç dakikaya ihtiyacımız var.
- Bize birkaç dakika lazım.

We need a few minutes.

Tom her zaman her şeyi son dakikaya bırakır.

Tom always leaves everything to the last minute.

Tom sadece birkaç dakikaya daha ihtiyacı olduğunu söyledi.

- Tom said he only needed a few more minutes.
- Tom said that he only needed a few more minutes.

- Şimdi kendime gelirim.
- Birazdan düzelirim.
- Bir dakikaya kalmaz düzelirim.

I'll be all right in a minute.

Son dakikaya kadar ev ödevimi ertelememiş olmam gerektiğini biliyordum.

I knew I shouldn't have put off doing my homework until the last minute.

Bir şeyler yapmak için son dakikaya kadar beklemekten hoşlanmıyorum.

I don't like to wait until the last minute to do something.

Tom faturasını ödemek için sıkı sık son dakikaya kadar bekler.

Tom frequently waits until the last minute to pay his bills.

Tom bir şey yapmak için son dakikaya kadar beklemeyi sevmez.

Tom doesn't like to wait until the last minute to do something.

Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı var.

A rocket needs about ten minutes to get into orbit.

Her şeyi son dakikaya bırakma şeklinde kötü bir alışkanlığım var.

I have the bad habit of leaving everything to the last minute.

Her zamanki gibi, Tom ev ödevini son dakikaya kadar yapmadı.

As usual, Tom didn't do his homework until the last minute.

- Seni beş dakika içinde arayacağım.
- Seni beş dakikaya tekrar arayacağım.

I'll call you back in five minutes.

Diğer türler sadece yanıp söner. Bunlar ise bir dakikaya kadar hiç durmadan parlayabilirler.

Whilst others only twinkle, these can glow continuously for up to a minute.

40 dakikaya kadar, belli bir kullanıcıya kadar sana demiş bedava la reklamsız kullan yahu

Up to 40 minutes, up to a certain user, use it for free, without advertising

Alo abi 5 dakikaya ordayım ya 5 dakika bak vallahi bak 5 dakika'ta ordayım deyip

Hello brother, I am there for 5 minutes. Look at me for 5 minutes.

Eğer sizde böyleyseniz hemen bir uzman hekimi arayıp ben 5 dakikaya geliyorum deyin o anlar

If you are like this, call an expert physician and say "I am coming to 5 minutes".

Hani bu 5 dakikaya geliyorum ile başlayıp daha sonrasında dikkat çekmek için söylenen yalan ile devam eden durum

Beginning with this 5 minutes, and then continuing with the lie told to draw attention