Translation of "Endişelenmeye" in English

0.007 sec.

Examples of using "Endişelenmeye" in a sentence and their english translations:

Endişelenmeye başlıyordum.

I was starting to get worried.

Endişelenmeye başlıyorum.

- I'm starting to worry.
- I'm getting anxious.

Endişelenmeye başladım.

I started to worry.

Gerçekten endişelenmeye başlıyorum.

I'm really starting to get worried.

Endişelenmeye gerek yoktu.

There was no need to worry.

Tom endişelenmeye başladı.

Tom began to worry.

Endişelenmeye gerek yok.

There's no need to be worried.

Senin hakkında endişelenmeye başlıyordum.

I was beginning to worry about you.

Tom için endişelenmeye başladım.

I started to worry about Tom.

Senin için endişelenmeye başlıyorduk.

We were starting to worry about you.

- Senin için gerçekten endişelenmeye başlıyordum.
- Sizin için gerçekten endişelenmeye başlıyordum.

I was starting to worry about you.

- Senin için gerçekten endişelenmeye başlıyorum.
- Sizin için gerçekten endişelenmeye başlıyorum.

I'm really starting to worry about you.

Annem ve babam endişelenmeye başladılar.

My parents began worrying.

Korkma, Tom. Endişelenmeye gerek yok.

Don't be afraid, Tom. There's no need to worry.

Tom Mary hakkında endişelenmeye başladı.

Tom began to worry about Mary.

Fadıl, Leyla hakkında endişelenmeye başladı.

Fadil started worrying about Layla.

Sami, Leyla için endişelenmeye başladı.

Sami became worried about Layla.

Salgından gereksiz yere endişelenmeye gerek yok.

There is no need to be unnecessarily anxious about the outbreak.

Ebeveynlerim endişelenmeye başlamadan önce eve gitmeliyim.

I should go home before my parents start to worry.

Bir şey hakkında endişelenmeye gerek yok.

There's no need to worry about anything.

Ne olabileceği hakkında biraz endişelenmeye başlıyorum.

I'm starting to get a little worried about what might happen.

Tom için endişelenmeye ne gerek var?

Why worry about Tom?

Tom Mary'nin ağır yaralanmış olabileceğinden endişelenmeye başlıyor.

Tom is beginning to worry that Mary might be seriously injured.

Rüzgar bizim çatının parçasını uçurduğunda endişelenmeye başladık.

When the wind blew part of our roof off, we started worrying.

Sami, Leyla hakkında daha çok endişelenmeye başladı.

Sami began to become more worried about Layla.

Tom ne olabileceği konusunda endişelenmeye başlıyor gibi görünüyor.

It looks like Tom is beginning to worry about what might happen.

Tom'un kesinlikle işini kaybetme konusunda endişelenmeye başlaması gerekir.

Tom should definitely start worrying about losing his job.

Biraz endişelenmeye başladım, çünkü Tom şimdiye kadar gelmiş olmalıydı.

- I'm starting to get a bit worried because Tom should have arrived by now.
- I'm starting to get a bit worried because Tom should've arrived by now.

Hayatının sonlarına yakın, mirasının ne olacağı hakkında çok endişelenmeye başladı.

Near the end of his life, he started to worry a lot about what his legacy would be.

Tom oğlunun eğitimi için nasıl ödeme yapacağı hakkında endişelenmeye başladı.

Tom began to worry about how he was going to pay for his son's education.

O hâlâ ödevini yapmadı, bu nedenle öğretmeni onun hakkında endişelenmeye başlıyor.

He has not yet done his homework, so his teacher is beginning to worry about him.

- Ondan endişe duymaya ne gerek var?
- Onu kafaya takmaya ne gerek var?
- Endişelenmeye ne gerek var ki?

Why worry about it?

Eski bir arkadaşıma bir e-posta gönderdim. Son kez karşılaşmamız iki yıl önce olduğu için bir süre görüşmedik ve o zamandan beri birbirimizle temas kurmadık.Ondan henüz bir cevap yok. Endişelenmeye başlıyorum.

I sent an email to an old friend of mine. We haven't kept in touch for awhile, being that the last time we met was over two years ago and haven't contacted each other since. There's no reply from her yet. I'm starting to get anxious.