Translation of "Köyde" in English

0.010 sec.

Examples of using "Köyde" in a sentence and their english translations:

Köyde.

In the village.

- Büyükannem köyde yaşıyor.
- Anneannem köyde yaşıyor.
- Babaannem köyde yaşıyor.

My grandmother lives in the country.

- Köyde hiç kimse yoktu.
- Köyde kimse yoktu.

There were no people in the village.

Okulumuz bu köyde.

Our school is in this village.

O, köyde yaşıyor.

She lives in the village.

Bir köyde yaşardım.

I used to live in a village.

O köyde yaşıyor.

She is living in the village.

Tom köyde yaşıyor.

Tom lives in the village.

- Doktor köyde herkes tarafından tanınıyor.
- Doktoru köyde herkes bilir.

The doctor is known to everyone in the village.

Köyde doktor eksikliğini anlatan

describing the lack of a doctor in the village

Otobüs her köyde durdu.

The bus stopped in every village.

Hindistan'da bir köyde yaşıyor.

She is living in some village in India.

O, bir köyde yaşıyor.

He lives in a village.

Küresel bir köyde yaşıyoruz.

We live in a global village.

Ömrü hayatını köyde geçirdi.

He has spent all his born days in the village.

Köyde beş inek var.

There are five cows in the little village.

Köyde bir inek var.

There is a cow in the village.

Köyde kaç inek var?

How many cows are there in the village?

Köyde iki inek var.

There are two cows in the village.

Tom köyde bisikletini sürdü.

Tom rode his bicycle through the village.

Tom köyde yaşamayı sevmiyordu.

Tom didn't like living in the country.

Kabiliye'deki aynı köyde büyüdük.

We grew up in the same village in Kabylie.

Tom artık köyde yaşıyor.

Tom lives in the country now.

Savaş sırasında köyde yaşadılar.

They lived in the countryside during the war.

Hiç o köyde bulundun mu?

Have you ever been to that village?

Şaşırdım, köyde hiç kimse yoktu.

To my surprise, there were no people in the village.

Kyushu'da küçük bir köyde yaşar.

He lives in a small village in Kyushu.

O, küçük bir köyde büyüdü.

He grew up in a little village.

Tom küçük bir köyde yaşar.

Tom lives in a small village.

Küçük bir köyde hayat sıkıcıdır.

Life is boring in a small village.

Köyde kimse yok gibi görünüyordu.

It seemed that no one was in the village.

Amcamın köyde bir çiftliği var.

My uncle has a farm in the village.

Bu köyde kaç okul var?

How many schools are there in this village?

Hayalim köyde huzur içinde yaşamaktır.

My dream is to live peacefully in the village.

İngiltere'de küçük bir köyde yaşıyorlar.

They live in a little village in England.

Adam bütün köyde iyi bilinir.

- The whole village knows the man well.
- The man is well-known in the whole village.

Küçük bir köyde hayat monotondur.

Life is very flat in a small village.

Tom'un annesi bu köyde yaşıyor.

Tom's mother lives in this village.

Tom küçük bir köyde büyüdü.

Tom was raised in a small village.

Ben küçük bir köyde yaşarım.

I live in a small village.

Araba uzak bir köyde bozuldu.

The car broke down in some remote village.

Bu küçük köyde huzur buldum.

I found peace in this little village.

Bu köyde hava kirliliği yok.

This village is free from air pollution.

Bu köyde hiç fabrika yok.

There is no factory in this village.

Bu köyde elli aile var.

There are fifty families in this village.

O, küçük bir köyde doğdu.

She was born in a small village.

Sami güzel bir köyde yaşıyor.

Sami lives in a beautiful village.

- Bu köyde birçok mandıra var mı?
- Bu köyde birçok ahır var mı?

Are there many cowsheds in this village?

- Bu küçücük köyde elli tane aile yaşar.
- Bu küçücük köyde elli aile yaşıyor.

Fifty families live in this tiny village.

O köyde sadece bir aile kalır.

In that village only one family remains.

Hatırladığım kadarıyla köyde yirmi kişi kaldı.

It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village.

Onlar ormana yakın bir köyde yaşıyorlardı.

They lived in a village close to a forest.

O, köyde hayatta kalan tek kişi.

He's the only survivor in the village.

Bu köyde güzelı bir kız yaşadı.

A pretty girl lived in that village.

O, Tahran yakınlarındaki bir köyde doğdu.

- He was born in a village near Teheran.
- He was born in a village near Tehran.

Son on yıldır bu köyde yaşıyorum.

I have lived in this village for the past ten years.

Köyde en fazla 20 kişi kaldı.

There remained no more than 20 people in the village.

Erkek kardeşim küçük bir köyde yaşıyor.

My brother lives in a small village.

Türkiye'nin güneyinde küçük bir köyde doğdu.

He was born in a small village in the south of Turkey.

Hayalim bir köyde huzur içinde yaşamaktır.

My dream is to live peacefully in a village.

Bu eski köyde hiçbir şey olmaz.

- Nothing ever happens in this old village.
- Nothing ever happens in that old village.

O, Nepal'de uzak bir köyde doğdu.

She was born in a remote village in Nepal.

Tom sakin küçük bir köyde yaşıyor.

Tom lives in a quiet little village.

Bu köyde yapacak bir şey yok.

There's nothing to do in this village.

- Bu kahrolası köyde yaşayan köylülerin çoğu cahildir.
- Bu kasvetli köyde yaşayan köylülerin çoğu cahildir.

Most of the peasants living in this godforsaken village are illiterate.

Newton, köyde otururken bir gece dolunay vardı.

While Newton were sitting at his village, there was full-moon in the sky.

Dünyadaki her şehirde, kasabada, köyde de yapılabilir.

it can happen in every city and town and village across the world.

Şafaktan önce köyde şiddetli bir çarpışma yaşandı.

Heavy fighting broke out in the village before dawn.

Horozu çok olan köyde sabah geç olur.

Too many cooks spoil the broth.

Bir zamanlar, o köyde fakir çiftçiler vardı.

In another time, there were poor farmers in that village.

Bir zamanlar o köyde fakir çiftçiler vardı.

There were once poor farmers in that village.

Bir zamanlar köyde, yoksul bir çiftçi vardı.

Once there was a poor farmer in the village.

Bu köyde bir perili ev var mı?

Is there a haunted house in this village?

En büyük ağabeyim küçük bir köyde yaşamaktadır.

My oldest brother lives in a small village.

Wolfgang Almanya'da küçük bir köyde bir fırıncı.

Wolfgang is a baker in a small village in Germany.

O eski köyde asla hiçbir şey olmaz.

Nothing ever happens in that old village.

Tom derin dağlarda izole bir köyde büyüdü.

Tom grew up in an isolated village deep in the mountains.

Bu köyde çok sayıda yaşlı insan var.

There are many old men in this village.

Bu köyde, onlar mutlu bir hayat yaşadı.

In this village, they lived a happy life.

Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin!

You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!

Birçok bilim adamı bu küçük köyde yaşıyor.

Many scientists live in this small village.

- Köy boş görünüyor.
- Köyde kimse yok gibi.

It seemed that there was no one in the village.

Köyde başka doktor olmadığı için veterineri aradılar.

They called the vet, since there was no other doctor in the village.

Köyde masaları dışarıda olan bir kafe vardı.

There was a cafe in the village, with tables outside.

Bir zamanlar, Bu köyde yaşlı bir adam varmış.

Once upon a time, there was an old man in this village.

- Savaş sırasında köyde yaşadılar.
- Savaş sırasında kırsalda yaşadılar.

They lived in the countryside during the war.

Biz bu köyde yaşayıp Kadazan dilini öğrenmek istiyoruz.

We would like to live in this village and study the Kadazan language.

Tango küçük bir köyde küçük bir çocukla yaşıyordu.

Tango lived with a small boy in a small village.

Buradan çok uzak olmayan küçük bir köyde büyüdüm.

I grew up in a small village not too far from here.

- Babam köyde yaşıyor.
- Babam kırsalda yaşıyor.
- Babam taşrada yaşıyor.

My father lives in the country.