Translation of "Kalmayacağım" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kalmayacağım" in a sentence and their english translations:

Kalmayacağım.

I won't stay.

Geç kalmayacağım.

I won't be late.

Ben kalmayacağım.

I'm not going to stay.

Seninle kalmayacağım.

I won't be staying with you.

Artık kalmayacağım.

I won't stay any longer.

Boston'da kalmayacağım.

I won't be staying in Boston.

Beni istemiyorsan kalmayacağım.

I'm not going to stay if you don't want me to.

Kalmayacağım ve yakalanmayacağım.

I won't stay and be captured.

Tekrar geç kalmayacağım.

- I won't be late.
- I won't be late again.

Ben sessiz kalmayacağım.

I won't stay silent.

Ben seninle kalmayacağım.

I won't stay with you.

Sonsuza dek kalmayacağım.

I'm not going to stay forever.

Muhtemelen geç kalmayacağım.

I'm not likely to be late.

Ben burada kalmayacağım.

- I won't stay here.
- I will not stay here.

Burada çok kalmayacağım.

I won't stay here long.

Burada uzun süre kalmayacağım.

- I will stay here for a short period.
- I won't be here long.

O otelde tekrar kalmayacağım.

I won't stay at that hotel again.

Bunu yapmak zorunda kalmayacağım.

I won't have to do that.

Tom'un istediği kadar kalmayacağım.

I won't stay as long as Tom will.

Artık endişe etmek zorunda kalmayacağım.

I won't have to worry anymore.

Bir daha asla geç kalmayacağım.

- I will never be late again.
- I'll never be late again.

Ben asla yine geç kalmayacağım.

- I will never be late again.
- I'll never be late again.

İşten erken ayrılmak zorunda kalmayacağım.

I won't have to leave work early.

Tom'la tekrar konuşmak zorunda kalmayacağım.

I'm never going to have to talk to Tom again.

Boston'da üç günden fazla kalmayacağım.

I won't stay in Boston for more than three days.

Asla onu yapmak zorunda kalmayacağım.

I'm never going to have to do that.

- Ona hakkını ödeyeceğim.
- Onun altında kalmayacağım.

I'll make it up to her.

On beş dakika daha ve burada kalmayacağım.

Fifteen more minutes and I'll be out of here.

Bu gece akşam yemeği yapmak zorunda kalmayacağım.

I won't have to make dinner tonight.

Umarım bunu bir daha yapmak zorunda kalmayacağım.

- I hope I'll never have to do this again.
- I hope I'll never have to do that again.

Umarım bir daha bunu yapmak zorunda kalmayacağım.

I hope I'll never have to do that again.

- Orada çok uzun kalmayacağım.
- Orada fazla durmayacağım.

I won't stay there very long.

Ben asla para hakkında tekrar endişelenmek zorunda kalmayacağım.

I'll never have to worry about money again.

Ve ne zamandır orada olduğunu bilmediğim bir halatla tırmanmak zorunda kalmayacağım.

And then I'm not depending on a rope that I don't know how long it's been there.

- Bunun altında kalmayacağım.
- Buna katlanmayacağım.
- Bunu itiraz etmeden kabul edecek değilim.

I won't take this lying down.

- Tom'a tekrar söylememe gerek kalmayacak.
- Bir daha Tom'a anlatmak zorunda kalmayacağım.

I won't have to tell Tom again.