Translation of "Olmamasına" in English

0.007 sec.

Examples of using "Olmamasına" in a sentence and their english translations:

Tom'un burada olmamasına inanamıyorum.

I can't believe Tom isn't here.

Tom'un orada olmamasına şaşırdım.

- I was surprised that Tom wasn't there.
- I was surprised Tom wasn't there.

Kız arkadaşımın olmamasına neredeyse memnunum.

I'm almost glad I don't have a girlfriend.

Onların evliliklerinden haberin olmamasına şaşırdım.

I'm surprised that you don't know about their marriage.

Bunun daha sık olmamasına şaşırdm.

I'm surprised this doesn't happen more often.

Tom'un bir bisikletinin olmamasına şaşırdım.

- I'm surprised Tom doesn't have a bicycle.
- I'm surprised that Tom doesn't have a bicycle.

Tom'un bugün meşgul olmamasına şaşırdım.

- I'm surprised Tom isn't busy today.
- I'm surprised that Tom isn't busy today.

Tom, Mary'nin zamanında olmamasına şaşırmadı.

- Tom wasn't surprised that Mary wasn't on time.
- Tom wasn't surprised Mary wasn't on time.

Tom'un burada olmamasına çok şaşırdım.

- I'm very surprised that Tom isn't here.
- I'm very surprised Tom isn't here.

Hiç sosyal medya hesabım olmamasına rağmen,

is that even though I've never had a social media account,

Kaba olmamasına rağmen, çok nazik değildir.

Although he isn't ill-natured, he is not very kind.

Tom'un bir kız arkadaşının olmamasına şaşırdım.

- I'm surprised Tom doesn't have a girlfriend.
- I'm surprised that Tom doesn't have a girlfriend.

Tom'un şu anda Mary'yle olmamasına şaşırdım.

- I'm surprised Tom isn't with Mary now.
- I'm surprised that Tom isn't with Mary now.

Tom'un seninle aynı fikirde olmamasına şaşırdım.

- I'm surprised that Tom didn't agree with you.
- I'm surprised Tom didn't agree with you.

Onun hatası olmamasına rağman Tom suçlandı.

Tom got blamed even though it wasn't his fault.

Tom'un senin partinde olmamasına çok şaşırdım.

- I was very surprised that Tom wasn't at your party.
- I was very surprised Tom wasn't at your party.

İnsanlar söyleyecek bir şeyleri olmamasına rağmen konuşurlar.

People talk even though they have nothing to say.

Tom komik olmamasına rağmen Mary'nin esprilerine güldü.

Tom laughed at Mary's jokes, even though they weren't funny.

Tom komik olmamasına rağmen Mary'nin esprilerine gülmeliydi.

- Tom should've laughed at Mary's jokes, even though they weren't funny.
- Tom should have laughed at Mary's jokes, even though they weren't funny.

Tom yapmak zorunda olmamasına rağmen onu yaptı.

Tom did that, even though he didn't have to.

Tartışma için yasaklı bir konu olmamasına karar verdik.

even if those topics pushed us way outside of our friendship comfort zone.

İngilizce onun anadili olmamasına rağmen, onu kusursuz konuşur.

Although English is not his first language, he speaks it impeccably.

- Tom'un burada olmayışına şaşırdım.
- Tom'un burada olmamasına şaşırdım.

- I'm surprised Tom isn't here.
- I'm surprised that Tom isn't here.

Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.

Fadil started fasting although he wasn't a Muslim.

İki ülke arasında ticaret anlaşması olmamasına rağmen, ortak tarihleri

Even though there is no trade agreement between the two countries, they have much history

Çok param olmamasına rağmen bu öğleden sonra alışverişe gidiyorum.

I'm going shopping this afternoon, although I don't have much money.

Cankurtaran henüz görevde olmamasına rağmen yüzmeye gitmeye teşvik edildim.

I was tempted to go swimming even though the lifeguard was not yet on duty.

Çok param olmamasına rağmen bu öğleden sonra alışverişe gideceğim.

I'll go shopping this afternoon, though I don't have much money.

Onun tekrar olmamasına asla izin vermemeye hemen karar verdim.

I decided then and there to never let that happen again.

Fazla paramız olmamasına karşın ben bu resmi satın almak istiyorum.

Although we don't have much money, I want to buy this painting.

Bu da çok iyi bir e-posta makinesi olmamasına neden oluyor ...

Which makes it not a very good email machine...

Bir insan zengin ya da fakir olup olmamasına göre işleri farklı görür.

- A person views things differently according to whether they are rich or poor.
- One views things differently according to whether one is rich or poor.

O bana karşı kibar olmamasına rağmen Tom'a karşı hep nazik olmaya çalışıyorum.

- I try to always be nice to Tom, even though he's not nice to me.
- I try to always be nice to Tom, even though he isn't nice to me.

Dil bilgisi bakımından bu cümlede bir hata olmamasına rağmen, birinin onu gerçekten kullanacağından şüpheliyim.

Though grammatically there is nothing wrong with this sentence, I doubt if anyone would actually ever use it.

Hiçbir bilimsel temeli olmamasına rağmen, Astroloji çok popülerdir ve pek çok insan ona inanıyor gibi görünüyor.

Although astrology has no scientific basis, it's very popular and it seems that many people believe in it.

Rus dili anadil olarak eski Sovyetler Birliği'nin kurucu cumhuriyetlerini oluşturan Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Kırgızistan'da konuşulan ve Letonya, Estonya ve başka birçok ülkede resmi olmamasına karşın yaygın olarak kullanılan bir Slav dilidir.

The Russian language is a Slavic language spoken natively in Russia, Belarus, Ukraine, Kazakhstan and Kyrgyzstan, and is widely used, although without official imprimatur, in Latvia, Estonia and many other countries that form the constituent republics of the former Soviet Union.