1. Home
  2. Translation in context
  3. Turkish-English
  4. Suçsuz

Translation of "Suçsuz" in English

0.006 sec.

Examples of using "Suçsuz" in a sentence and their english translations:

Ama o suçsuz!

- But she is innocent!
- But she's innocent!

Bence Tom suçsuz.

In my opinion, Tom is innocent.

Tom suçsuz değil.

Tom isn't without blame.

- Tom suçsuz bulundu.
- Tom'un suçsuz olduğu anlaşıldı.
- Tom aklandı.

- Tom was found not guilty.
- Tom has been found not guilty.

Onun suçsuz olduğunu doğruladı.

He asserts that she is innocent.

Sen tamamen suçsuz değilsin.

You're not totally blameless.

Biz sanığı suçsuz buluyoruz.

We find the defendant not guilty.

Tom suçsuz olduğunu vurguladı.

Tom insisted he was innocent.

Bill Clinton suçsuz bulundu.

Bill Clinton was found not guilty.

Bana suçsuz olduklarını söylediler.

- They told me that they were innocent.
- They told me they were innocent.

- Tom muhtemelen suçsuz.
- Tom galiba masum.
- Tom belki de suçsuz.

Tom is probably innocent.

- Tom suçsuz bulundu.
- Tom aklandı.
- Tom suçsuz bulunmuştu.
- Tom aklanmıştı.

- Tom was found not guilty.
- Tom has been found not guilty.

Öğretmen suçsuz yere öğrenciyi azarladı.

The teacher scolded the student for no reason.

İki taraf da suçsuz değil.

Neither side is without blame.

Tom suçsuz olduğunu hakime söyledi.

Tom told the judge that he was innocent.

Sanık cinnet nedeniyle suçsuz bulundu.

The defendant was found not guilty by reason of insanity.

Ben Tom'un suçsuz olduğuna inanıyorum.

- I believe that Tom is not guilty.
- I believe that Tom isn't guilty.
- I believe Tom isn't guilty.

Dan suçsuz olduğunda ısrar etti.

Dan insisted he was innocent.

Onun suçsuz olduğunu iddia etti.

He maintained that he was innocent.

Tom, Mary'nin suçsuz olduğunu düşünüyordu.

Tom thought that Mary was innocent.

Benim suçsuz olduğumu biliyordun, değil mi?

You knew I was innocent, right?

Biz sanık, Tom Jackson'ı suçsuz buluyoruz.

We find the defendant, Tom Jackson, not guilty.

Hakim tutuklunun suçsuz olduğuna karar verdi.

The judge concluded that the prisoner was innocent.

- Tom suçsuz olabilir.
- Tom masum olabilir.

- Tom may be innocent.
- Tom might be innocent.

Tom'un suçsuz olduğunu kabul etmek istiyorum.

I want to give Tom the benefit of the doubt.

Bir avukatın işi müvekkilinin suçsuz olduğunu kanıtlamaktadır.

- The role of a lawyer is to prove that his client is innocent.
- An attorney's job is proving that his client is innocent.

Her ikisi de suçsuz olduklarını ileri sürdü.

They both pleaded not guilty.

Sami'nin avukatı, jüri onu suçsuz bulduğunda şaşırmadı.

Sami's lawyer was not surprised when the jury found him not guilty.

- Tom'u suçsuz kabul edelim.
- Tom'u haklı kabul edelim.

Let's give Tom the benefit of the doubt.

Bir avukatın rolü müvekkilinin suçsuz olduğunu ispat etmektir.

The role of a lawyer is to prove that his client is innocent.

Beth, Sally'nin yalnızca suçsuz numarası yaptığını iddia etti.

Beth argued that Sally was only pretending to be innocent.

- Bana masum olduklarını söylediler.
- Bana suçsuz olduklarını söylediler.

- They told me that they were innocent.
- They told me they were innocent.

- Bence Tom suçsuz.
- Bence Tom masum.
- Bence Tom suçlu değil.

In my opinion, Tom is innocent.

- Erkek arkadaşının masum olduğuna inanıyor.
- Erkek arkadaşının suçsuz olduğuna inanıyor.

She believes her boyfriend is innocent.

Tom'un olanlar konusunda tamamen suçsuz olduğunu sanmıyorum. Hatta elebaşı o olabilir bence.

I don't think Tom is completely blameless for what happened. I think that he may even be the leader of the gang.

- Tom'un suçlu olmadığına ikna oldum.
- Tom'un suçlu olmadığından eminim.
- Tom'un suçsuz olduğundan eminim.

- I'm convinced Tom isn't guilty.
- I'm convinced that Tom isn't guilty.