Translation of "Yaşama" in English

0.006 sec.

Examples of using "Yaşama" in a sentence and their english translations:

Yaşama maliyetleri yükseliyor.

Living costs are getting higher.

Yaşama isteğini kaybettim.

I've lost the will to live.

Tom'u yaşama döndürebilirdin.

- You could've resuscitated Tom.
- You could have resuscitated Tom.

Mary yaşama sebebimdir.

Mary is my reason for living.

Ölümden sonraki yaşama inanıyorlar.

They believe in a life after death.

Herkesin yaşama hakkı vardır.

Everyone has a right to live.

Tom yaşama isteğini kaybetti.

Tom has lost the will to live.

Ölümden sonraki yaşama inanmıyor.

He wasn't concerned with his afterlife.

Ben uzaylı yaşama inanmam.

I don't believe in alien life.

Ben yaşama ilgimi kaybettim.

I've lost my interest in living.

Tom hayallerindeki yaşama sahipti.

Tom had the life of his dreams.

Yaşama maliyetleri hızla arttı.

Living costs have increased rapidly.

Şimdi ruhsal çöküntü yaşama.

Don't fall apart now.

Ölümden sonraki yaşama inanıyor.

He believes in life after death.

Yakında kırsal yaşama alışacaksın.

You will soon be used to rural life.

Ebedi yaşama inanıyor musun?

Do you believe in eternal life?

- Tom doğumdan sonra yaşama inanır.
- Tom doğumdan sonra yaşama inanıyor.

Tom believes in life after birth.

Vahşi yaşama düşman, betondan ormanlar.

Concrete jungles, hostile to wildlife.

çünkü öldükten sonraki yaşama inanıyorlar

because they believe in life after they die

Yaşlı adam yaşama isteğini kaybetti.

The old man lost the will to live.

O, onun yaşama biçimini kıskanıyordu.

He was envious of her way of living.

İstediğimiz yerde yaşama hakkımız var.

- We have a right to live wherever we want to.
- We have the right to live where we please.

Para kazanma onun yaşama nedenidir.

Making money is his reason for living.

Tom'un Boston'da yaşama arzusu yoktu.

Tom had no desire to live in Boston.

Yaşama isteğime büyük bir darbe vurmuştu.

critically challenged my will to keep living.

Bunun toplumsal yaşama büyük zararları vardı

This had great harm to social life

Akıl hastalığına yakalanma, bağlanma sorunu yaşama,

are at serious risk of developing mental illnesses,

Kadınlar erkeklerden daha uzun yaşama eğilimindedir.

Women tend to live longer than men.

Kendinizi toparlamalısınız ve yaşama cesaretle katlanmalısınız.

You must pull yourself together and face up to life.

Ölümden sonraki sonsuz yaşama inanır mısın?

Do you believe in eternal life after death?

Yaşamak için çalış; çalışmak için yaşama!

Work to live; don't live to work!

Büyük bir şehirde yaşama isteğim yok.

I have no wish to live in a large city.

- Yaşama tarzım bu.
- Ben böyle yaşarım.

That's how I live.

Birçok insan New York'ta yaşama şansına atlardı.

Many would jump at the chance to live in New York.

Tom'un iyi bir yaşama sahip olmasını istiyorum.

I want Tom to have a decent life.

İnanan biriyim ve ölümden sonraki yaşama inanıyorum.

I'm a deeply religious man and believe in life after death.

O, bu kırsal yaşama yavaş yavaş alışıyor.

She is getting used to this rural life by degrees.

Mısır'da yaşama fikri Fadıl için heyecan vericiydi.

The idea of living in Egypt was exciting for Fadil.

çocuklarının daha iyi bir yaşama sahip olacağına inanmıyorlar.

that their children will not have better lives.

İstediğin gibi yaşama, elinden nasıl geliyorsa öyle yaşa.

Don't live like you want to, live how you can.

İnsanlar çalışmak için yaşama yerine yaşamak için çalışıyorlar.

People work to live, instead of living to work.

Bu şehir çok yüksek bir yaşama maliyetine sahip.

This city has a very high cost of living.

Merak kediyi öldürdü ama hoşnutluk onu yaşama geri getirdi.

Curiosity killed the cat, but satisfaction brought it back to life.

Çok şükür, oğlum yeni okulundaki yaşama çabucak uyum sağladı.

Fortunately, my son quickly adjusted to life in his new school.

Dünyanın her yerinde yaşama imkânınız olsaydı nerede yaşamak isterdiniz?

If you could live anywhere in the world, where would you want to live?

Dünyanın her yerinde yaşama imkânın olsaydı nerede yaşamak isterdin?

If you could live anywhere in the world, where would you live?

- Yeni bir hayata başlıyorum.
- Yeni bir yaşama yelken açıyorum.

I'm starting a new life.

İşte o anda, hayatımı bir köpek gibi yaşama kararı aldım.

So that's when I decided I'm going to live my life like a dog.

Singapur şu anda dünyanın vahşi yaşama en dost şehirlerinden biri.

Singapore is now one of the most wildlife-friendly cities in the world.

Bu bize bir çok yaşama alanı ve laboratuvar sahası veriyor

It gives a lot of living space and a lot of lab space,

Ben koyu inançlı bir adamım ve ölümden sonraki yaşama inanıyorum.

I'm a deeply religious man and believe in life after death.

Babasının ani ölümü nedeniyle, ülke dışında yaşama planlarını terk etti.

Due to the sudden death of his father, he abandoned his plans of living outside the country.

Daha düşük bir yaşama maliyeti olan bir yere taşınmayı planlıyorum.

I plan on moving somewhere with a lower cost of living.

Eğer yurt dışında ilk yaşama deneyiminse, Kanada gidilecek iyi bir yerdir.

Canada is a good place to go if it's your first experience living abroad.

- Ölümden sonraki hayata inanıyor musun?
- Ölüm sonrası yaşama iman ediyor musun?

Do you believe in life after death?

Onun daha iyi bir yaşama ulaşmak için büyük bir isteği vardı.

She had a great desire to get a better life.

Bazı Batılılar ruhlarının var olduğuna ve sonsuz yaşama sahip olduklarına artık inanmıyorlar.

Some Westerners no longer believe that their soul exists and that they have eternal life.

Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.

The development of the personal computer has revolutionised the way people work, the way they live, and the way they interact with each other.

Yaşama gücü yorulmadan zamanın geniş bir süreci için bir fiziksel veya zihinsel aktivite taşıma kapasitesidir. Sen sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürerek sağlıklı ve dengeli bir diyet tüketerek, eğitim tarafından yaşama gücünü artırabilirsin.

Stamina is the capacity to carry on a physical or mental activity for an extensive period of time without getting tired. You can increase your stamina by training, by maintaining a healthy lifestyle and by consuming a healthy and balanced diet.

Şehirlerimizin her türden vahşi yaşama yuva olduğu bir gelecek. Sadece geceleri değil, aynı zamanda... ...gündüzleri de.

Where our cities provide a home for all sorts of wildlife not only at night, but also during the day.

- Bir insanın yaşama hakkı varsa öyleyse bir insanın aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa, o zaman yaşamak bir hak değil ama bir zorunluluktur.
- Bir insanın yaşama hakkı varsa, aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa; o zaman yaşamak bir hak değil, zorunluluktur.

If one has the right to live, then one should also have the right to die. If not, then living is not a right, but an obligation.