1. Home
  2. Translation in context
  3. Turkish-English
  4. Yaşamadığını

Translation of "Yaşamadığını" in English

0.003 sec.

Examples of using "Yaşamadığını" in a sentence and their english translations:

Artık Boston'da yaşamadığını bilmiyordum.

- I didn't know you didn't live in Boston anymore.
- I didn't know that you didn't live in Boston anymore.

Tom'un Boston'da yaşamadığını nasıl öğrendin?

How did you learn that Tom wasn't living in Boston?

Tom'un artık Boston'da yaşamadığını duydum.

- I heard that Tom doesn't live in Boston anymore.
- I heard Tom doesn't live in Boston anymore.

Tom'un hâlâ Boston'da yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum.

I don't know if Tom still lives in Boston.

Tom'un artık Boston'da yaşamadığını söylediğini düşündüm.

- I thought you said Tom didn't live in Boston anymore.
- I thought that you said Tom didn't live in Boston anymore.
- I thought that you said that Tom didn't live in Boston anymore.
- I thought you said that Tom didn't live in Boston anymore.

Tom'un hâlâ burada yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum.

I don't know whether Tom still lives here or not.

Onun hâlâ orada yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum.

I don't know if she still lives there.

Tom'un artık Boston'da yaşamadığını fark etmedim.

- I didn't realize that Tom didn't live in Boston anymore.
- I didn't realize Tom didn't live in Boston anymore.

Neden Tom'un artık Boston'da yaşamadığını düşünüyorsun?

Why do you think Tom doesn't live in Boston anymore?

Tom'un hâlâ Boston'da yaşayıp yaşamadığını merak ediyorum.

- I wonder if Tom still lives in Boston.
- I wonder whether Tom still lives in Boston.
- I wonder whether or not Tom still lives in Boston.

Yaşadığını söylediğin yerde yaşamadığını ikimiz de biliyoruz.

- We both know you don't live where you say you do.
- We both know that you don't live where you say you do.

Tom'un artık neden Boston'da yaşamadığını biliyor musun?

Do you know why Tom doesn't live in Boston anymore?

Tom bana o sorunu daha önce hiç yaşamadığını söyledi.

- Tom told me that he'd never had that problem before.
- Tom told me he'd never had that problem before.

- Tom'un hâlâ yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum bile.
- Tom'un hâlâ hayatta olup olmadığını bile bilmiyorum.

I don't even know if Tom is still alive.