Translation of "Yanına" in English

0.027 sec.

Examples of using "Yanına" in a sentence and their english translations:

Onun yanına oturdum.

I sat down next to him.

John'un yanına oturdum.

I sat next to John.

Yanına oturabilir miyim?

Can I sit next to you?

Ateşin yanına gel.

Come near the fire.

Tom'un yanına oturdum.

I sat down next to Tom.

Onların yanına gitmeyin.

- Do not go near them.
- Don't go near them.

Tom'un yanına çömeldiler.

They crouched down beside Tom.

Onun yanına oturdu.

- She sat next to him.
- He sat down next to her.
- He sat down near her.
- He sat down near him.
- She sat down near her.
- She sat down near him.

Şemsiyeni yanına al.

Take your umbrella with you.

Yanına para al!

Take the money with you.

- Yanına kaç kıyafet aldın?
- Yanına ne kadar çamaşır aldın?

How many changes of clothes did you pack?

Baş rahibenin yanına gittim.

and facilitated us through this process.

Oğlan babasının yanına yürüdü.

The boy trotted to his father's side.

Ben annemin yanına koştum.

I ran to my mother.

O, onun yanına oturdu.

He sat next to her.

Senin yanına oturabilir miyim?

- May I sit next to you?
- Can I sit beside you?

O cüzzamlı. Yanına yaklaşma.

He's afflicted with leprosy. Don't go near him.

Şemsiyeni yanına alman akıllıcaydı.

It was wise of you to take your umbrella with you.

Tom'u Mary'nin yanına oturtamazsın.

You can't seat Tom next to Mary.

Bunu kapının yanına koyalım.

Let's put this near the door.

Bunu yanına almanı istiyorum.

I want you to take this with you.

Tom'un yanına oturabilir miyim?

Can I sit next to Tom?

Yanına bir şemsiye almalısın.

You should take an umbrella with you.

Tom çocuğunu yanına almış.

Tom has his kid with him.

Tom'u çocuklarımın yanına salma.

Don't let Tom near my kids.

Tom onun yanına oturdu.

Tom sat down beside her.

O onun yanına oturdu.

He sat down beside her.

Kamerayı yanına almayı unutma.

Don't forget to take along the camera.

Tom pencerenin yanına oturdu.

Tom sat by the window.

Yanına bir şemsiye almadı.

He didn't take an umbrella with him.

Divanda onun yanına oturdu.

She sat next to him on the sofa.

Masamı pencerenin yanına koydum.

I put my desk by the window.

Öldüğünde onu yanına alamazsın.

You can't take it with you when you die.

Köpek adamın yanına oturdu.

The dog sat down by the man.

Bu köpeğin yanına gitme.

Don't go near this dog.

Bunu Tom'un yanına bırakamazdım.

I couldn't let Tom get away with it.

Tom köpeğinin yanına çömeldi.

Tom squatted down next to his dog.

Tom kızının yanına oturdu.

Tom sat down next to his daughter.

Yanına bir şemsiye al.

Take an umbrella with you.

Tom, Mary'nin yanına oturdu.

Tom sat next to Mary.

Ben Tom'un yanına oturdum.

I sat next to Tom.

Tom karısının yanına gömüldü.

Tom was buried next to his wife.

Tom kamerasını yanına aldı.

Tom took his camera with him.

Tom'un yanına oturmak istemiyorum.

I don't want to sit next to Tom.

Tom Mary'yi yanına oturttu.

Tom got Mary to sit next to him.

Tom ateşin yanına oturdu.

Tom sat down next to the fire.

Bu kitapları yanına al.

Take these books with you.

- Yanına bir fotoğraf makinesi almayı unutma.
- Yanına kamera getirmeyi unutma.

Don't forget to take a camera with you.

- Tom iyi akledip şemsiyesini yanına almıştı.
- Tom akıllılık edip şemsiyesini yanına aldı.
- Tom'un şemsiyesini yanına alması isabet olmuştu.

It was wise of Tom to take his umbrella with him.

Anadolu'nun dört bir yanına dağıldılar

They scattered all over Anatolia

Yanına iki parça bagaj aldı.

She took two pieces of baggage with her.

O yanına fazla bagaj almadı.

She didn't take much baggage with her.

Arabamı kapının yanına park ettim.

I parked my car by the gate.

Öldüğümde onun yanına gömülmek istiyorum.

When I die, I want to be buried next to her.

Yaptığı hileyi yanına kar bırakmamalısın.

You shouldn't let him get away with cheating.

"Tom'un yanına oturdum." "Sana inanmıyorum."

"I sat down next to Tom." "I don't believe you."

Yapılan iş yanına kâr kalmayacak.

You won't get away with this.

Tom Mary'nin yanına oturmak istiyordu.

Tom wanted to sit next to Mary.

Tom yanına fazla bagaj almadı.

Tom didn't take much luggage with him.

Bu senin yanına kar kalamaz.

You can't get away with this.

Tom sessizce Mary'nin yanına sokuldu.

Tom crept closer to Mary.

Herkes onun yanına oturmak istiyor.

Everybody wants to sit beside her.

Yanına bir şemsiye almayı unutma.

Don't forget to take an umbrella with you.

Yerinde olsam onun yanına gitmem.

I wouldn't go near it if I were you.

Tom yanına bir şemsiye almadı.

Tom didn't take an umbrella with him.

Tom kanapede Mary'nin yanına oturdu.

Tom sat down on the couch next to Mary.

- Onlara yaklaşma.
- Onların yanına gitmeyin.

- Do not go near them.
- Don't go near them.

Tom Mary'nin yanına oturmak istemedi.

Tom didn't want to sit next to Mary.

Tom'un yaptığı yanına kâr kalmayacak.

Tom will never get away with it.

Tom bavulunu Mary'nin yanına koydu.

Tom put his suitcase down next to Mary's.

Tom kanepede Mary'nin yanına oturdu.

Tom sat down next to Mary on the couch.

Tom piyanoda Mary'nin yanına oturdu.

Tom sat next to Mary at the piano.

Tom bankta Mary'nin yanına oturdu.

- Tom sat beside Mary on the bench.
- Tom sat down next to Mary on the bench.
- Tom sat down beside Mary on the bench.

Tom konserde Mary'nin yanına oturdu.

Tom sat next to Mary at the concert.

Bugün yanına bir şemsiye almalısın.

You should take an umbrella with you today.

Tom köpeklerinin yanına gömülmek istiyordu.

Tom wanted to be buried beside his dogs.

Tom her şeyi yanına aldı.

Tom took everything with him.

Lütfen masayı duvarın yanına koy.

Please put the table next to the wall.

O, otobüste onun yanına oturdu.

She sat next to him on the bus.

Yemek yerken köpeğimin yanına yaklaşmamalısın.

You shouldn't get near my dog while he's eating.

Tom şemsiyesini yanına almayı unuttu.

Tom forgot to take his umbrella with him.