Translation of "Yanan" in English

0.015 sec.

Examples of using "Yanan" in a sentence and their english translations:

Yanan evden çocuğu kurtardı.

He rescued the child from the burning house.

Yanan bir şey var.

There's something burning.

Yanan bina çökmek üzereydi.

The burning building was about to collapse.

Tom yanan evden kaçtı.

Tom ran out of the burning house.

Tom yanan uçaktan atladı.

Tom jumped out of the blazing plane.

Tom yanan uçaktan kaçabildi.

Tom was able to escape from the burning plane.

İtfaiyeci yanan eve doğru koştu.

The fireman rushed into the burning house.

Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.

I smell something burning.

Çocuk, yanan bir evden kurtuldu.

The child was rescued from a burning house.

Yanan evin içine girmen cesurcaydı.

It was brave of you to go into the burning house.

Pencerede yanan bir ışık vardı.

There was a light burning in the window.

Denizciler yanan gemiyi terk ettiler.

The sailors abandoned the burning ship.

İtfaiyeciler yanan eve doğru koştu.

The firemen rushed into the burning house.

Tom yanan arabadan Mary'yi çıkardı.

Tom pulled Mary out of the burning car.

Tom, çocukları yanan evden kurtardı.

Tom rescued the children from the burning house.

Yanan binadan kaçabilen tek kişisin.

You're the only one who was able to escape from the burning building.

Yanan evden caddeye kıvılcımlar yağdı.

Sparks rained on the street from the burning house.

Girişte, itfaiye yanan evi keşfetti.

Upon arrival, the firefighters discovered the house in flames.

Yanan lastik kokusunu alıyor musun?

Do you smell rubber burning?

Burada yanan bir ağrım var.

I have a burning pain here.

Mutfakta yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.

I smell something burning in the kitchen.

Tom yanan evden iki çocuk taşıdı.

Tom carried two children from the burning house.

Sanırım yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.

I think I smell something burning.

Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.

A burnt child dreads the fire.

Yanan bir şey kokusu alıyor musun?

Do you smell something burning?

Tom yanan evden Mary'nin köpeğini kurtardı.

Tom rescued Mary's dog from the burning house.

Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum, Anne.

I smell something burning, Mother.

Birisi masanın üstünde yanan bir sigara bıraktı.

Someone left a burning cigarette on the table.

Tom sağ elinde yanan bir mum tutuyor.

Tom is holding a lit candle in his right hand.

Yanan binanın dışına asla canlı çıkamayacağımızı düşündüm.

- I thought we'd never get out of the burning building alive.
- I thought that we'd never get out of the burning building alive.

Tom yanan bir arabaya bindi ve yandı.

Tom got in a burning car and burned.

O, yanan yanaklarını genç adamın kucağında sakladı.

She hid her burning cheeks in the bosom of the young man.

Poposu yanan kişi kabarcıkların üstünde oturmak zorundadır.

The one whose butt got burned has to sit on the blisters.

Mutfakta yanan bir şeyin kokusunu almıyor musun?

Don't you smell something burning in the kitchen?

Polisler Tom'un vücudunda yanan sigaranın resimlerini çekti.

The police took pictures of the cigarette burns on Tom's body.

Yan odada yanan bir şeyin kokusunu almıyor musun?

Don't you smell something burning in the next room?

Cesur itfaiyeci yanan evden bir erkek çocuğu kurtardı.

The brave fireman rescued a boy from the burning house.

Yanan binadan kurtarılacak kadar iyi bir talihe sahipti.

He had the good fortune to be rescued from the burning building.

Yanan evden dışarı çıktığı zaman itfaiyecinin yüzü korkunçtu.

The firemen's face was grim when he came out of the burning house.

Tom yanan bir şeyin kokusunu aldığını düşündüğünü söyledi.

Tom said that he thought he smelled something burning.

O kendini yanan mumlarla çevrili köpük banyosuna daldırdı.

Surrounded by burning candles, she dips herself into a bubble bath.

İnsanlar çığlık atarak yanan binadan koşarak dışarıya çıktı.

People came running out of the burning building, screaming.

Tom'u kurtarmak için yanan eve gittiğimde neredeyse ölüyordum.

I almost got killed when I went into the burning house to save Tom.

Tom odunla yanan aşçı sobası için odun yardı.

Tom chopped wood for his woodburning cook stove.

Fadıl ve Leyla, ilişkilerinde yanan ateşi söndürmek istiyorlardı.

Fadil and Layla wanted to extinguish the smoldering fire in their relationship.

Tom Mary'yi almak için yanan eve geri döndü.

Tom went back into the burning house to get Mary.

O, kapıyı açar açmaz yanan bir şeyin kokusunu aldı.

- The instant he opened the door, he smelt something burning.
- As soon as he opened the door, he smelled something burning.

Tom geceleyin göğsünün ortasında yanan bir ağrı ile uyandı.

Tom woke up in the night with a burning pain in the middle of his chest.

Tom yanan bir binadan bir çocuğu kurtarmaya çalışırken öldü.

Tom died trying to save a child from a burning building.

Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.

There were cars burning, people dying, and nobody could help them.

- Tom, Burning Man festivaline gitti.
- Tom, Yanan Adam festivaline gitti.

Tom went to Burning Man.

- Yanmış bir çocuk ateşten korkar.
- Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.

A burnt child dreads fire.

Tom boş odaya girdi ve hemen küllükte yanan bir sigara fark etti.

Tom entered the empty room and immediately noticed a lit cigarette in the ashtray.

İnsanlar yanan geminin içinde çığlık atıyordu ve onları kurtarabilmemizin hiçbir yolu yoktu.

People were screaming inside the blazing ship, and there was no way we could get to them to rescue them.

Tom yanan binada sıkışmış çocukları kurtarmak için gücü dahilinde her şeyi yaptı.

Tom did everything within his power to save the children that were trapped in the burning building.

Tom yanan bir evden bir kadını kurtarmak için olan cesareti için bir takdirname aldı.

Tom received a commendation for bravery for rescuing a woman from a burning house.

Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.

Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.

Biz koyu tenli insanlardan daha kolayca yanan mavi gözlü kırmızı saçlı kimselerin güneş ışığına karşı duyarlı olduğunu hepimiz biliyoruz.

We all know that blue-eyed red-heads are sensitive to sunshine, burning more readily than darkskinned people.