Translation of "Zamanımı" in English

0.009 sec.

Examples of using "Zamanımı" in a sentence and their english translations:

- Zamanımı boşa harcama.
- Zamanımı israf etme.

Don't waste my time.

Zamanımı boşa harcamamalıydım.

I shouldn't have wasted my time.

Zamanımı boşa harcıyorum.

- I am wasting my time.
- I'm wasting my time.

Zamanımı boşa harcıyorsun.

You're wasting my time.

Yeterince zamanımı harcadın.

You've wasted enough of my time.

Zamanımı boşa harcamıyorum.

- I'm not going to waste time.
- I'm not wasting my time.

Zamanımı boşa harcamam.

I don't waste time.

Zamanımı nasıl geçireceğim?

How am I going to spend my time?

Zamanımı seninle harcıyorum.

I'm wasting my time with you.

- Zamanımı harcamaya son ver.
- Zamanımı boşa harcamayı bırak.

Stop wasting my time.

Neden zamanımı boşa harcıyorsun?

Why are you wasting my time?

Bu uzun zamanımı almayacak.

It won't take me a long time.

Lütfen zamanımı boşa harcama.

Please don't waste my time.

Zaten yeterince zamanımı harcadın.

You've wasted enough of my time already.

Bu biraz zamanımı alabilir.

This may take me a while.

Zamanımı sokaklarda dolaşarak harcadım.

I spent my time strolling about the streets.

Umarım zamanımı boşa harcamıyorsundur.

I hope you're not wasting my time.

Zamanımı boşa harcadığımı anlıyorum.

I see I'm wasting my time.

Boş zamanımı çocuklarımla harcarım.

I spend my free time with my kids.

Zamanımı harcamana izin vermeyeceğim.

I'm not going to let you waste my time.

Zamanımı radyo dinleyerek geçirdim.

I spent my time listening to the radio.

Zamanımı boşa harcamak istemedim.

I didn't want to waste my time.

Zamanımı israf etmeyi bırak.

Quit wasting my time.

Zamanımı boşa harcadığımı hissediyorum.

I feel I'm wasting my time.

Zamanımı boşa harcamamaya çalışıyorum.

I'm trying not to waste my time.

Zamanımı harcadığım yer burası.

This is where I spend my time.

- Bunu bitirmek çok zamanımı alacak.
- Bunu tamamlamak çok zamanımı alacak.

It'll take a long time for me to finish this.

Pazar, zamanımı okuyarak geçirdiğim gündür.

Sunday is when I spend my time reading.

Valizlerimi toplamak uzun zamanımı aldı.

- Packing my stuff up took me forever.
- It took me ages to pack up my stuff.
- It took me ages to pack up my suitcases.

Bütün zamanımı seninle geçirmek istiyorum.

I want to spend all my time with you.

Gürültüye alışmak uzun zamanımı aldı.

It took me a long time to get used to the noise.

Zamanımı seninle boşa harcadığıma inanamıyorum.

I can't believe I've wasted my time with you.

Zamanımı tüketmek için seni öldüreceğim.

I'm going to kill you for wasting my time.

Zamanımı israf etmekten nefret ederim.

I hate to waste my time.

Uykuya dalmak uzun zamanımı aldı.

It took me a long time to fall asleep.

Onu yapmak çok zamanımı almazdı.

- It wouldn't take so much time for me to do that.
- It wouldn't take me so much time to do that.

Bunu yaptırmak biraz zamanımı alacak.

It's going to take me a while to get this done.

Seni bulmak biraz zamanımı aldı.

It took me a while to find you.

Onları bulmak biraz zamanımı aldı.

It took me a while to find them.

Onu bulmak biraz zamanımı aldı.

It took me a while to find him.

Keşke zamanımı daha iyi kullansaydım.

I wish I'd made better use of my time.

Zamanımı boşa harcıyorum gibi hissediyorum.

I feel like I'm wasting my time.

Burada zamanımı boşa harcadığımı hissediyorum.

I feel I'm wasting my time here.

Onu okuyarak zamanımı boşa harcamamalıydım.

I shouldn't have wasted my time reading that.

Onu anlamak uzun zamanımı aldı.

It took me a long time to figure that out.

Onu bitirmek uzun zamanımı aldı.

It took me a long time to get over it.

Onu yapmak uzun zamanımı almayacak.

Doing that won't take me very long.

Burada zamanımı boşa mı harcıyorum?

Am I wasting my time here?

Bunu yapmak uzun zamanımı alacak.

It's going to take me a long time to do that.

Bunu yapmak çok zamanımı almadı.

It didn't take me much time to do that.

Bunu yapmak çok zamanımı almayacak.

It won't take me much time to do that.

Bunu tamamlamak çok zamanımı alacak.

It'll take a long time for me to finish this.

Çokça zamanımı geçirdiğim yer burası.

This is where I spend a lot of my time.

- Bunun için zamanımı boşa harcamak istemiyorum.
- Bu konuda zamanımı boşa harcamak istemiyorum.

I don't want to waste my time on this.

- Benim zamanımı israf ettiğimi düşünüyor musunuz?
- Sizce ben zamanımı boşa harcıyor muyum?

Do you think I'm wasting my time?

- Ödevimi bitirmem ne kadar zamanımı alacak.
- Ev ödevimi bitirmek ne kadar zamanımı alır?

How long will it take me to finish my homework?

Bir sürü zamanımı alan eylemlerim var.

I have a lot of activities which take up my time.

Bütün zamanımı bu projeye adamak istiyorum.

I want to dedicate all my time to this project.

Aptalca sorular sorarak zamanımı israf etme.

Don't waste my time asking stupid questions.

Bu yazılımı yüklemek uzun zamanımı almayacak.

It won't take me long to install this software.

Senin için bütün zamanımı tasarruf ediyorum.

I've been saving all my time for you.

Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.

If I were rich, I'd pass my time in travelling.

Bana zamanımı boşa harcadığımı mı söylüyorsun?

Are you telling me I'm wasting my time?

Soğuk algınlığımı atlatmak uzun zamanımı alacak.

It'll take me a long time to get over my cold.

Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm.

I often spend my leisure time listening to the radio.

Boş zamanımı çoğunlukla müzik dinleyerek geçiririm.

I often spend my free time listening to music.

Zamanımı yönetmekte daha iyi olmak istiyorum.

I want to become better at managing my time.

Aradığım şeyi bulmak biraz zamanımı aldı.

It took me a while to find what I was looking for.

Burada yaşamaya alışmak uzun zamanımı alacak.

It's going to take me a long time to get used to living here.

Reaksiyon zamanımı neredeyse yüzde otuz oranında geliştirdim.

I've improved my reaction time by almost thirty percent.

Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.

Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.

Neden bu kadar uzun zamanımı aldığını bilmiyorum.

I don't know why it took me so long.

Belgeye bakmak üç saatten fazla zamanımı alacaktır.

It will take me more than three hours to look over the document.

Sabahleyin iş için hazırlanmak çok zamanımı alır.

It takes me a lot of time in the morning to get ready for work.

Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.

Growing this thick mustache has taken me quite a while.

Tom bana zamanımı boşa harcadığımı düşündüğünü söyledi.

- Tom told me he thought I was wasting my time.
- Tom told me that he thought I was wasting my time.

Bunun için zamanımı ayırdım, çok çaba sarfettim

I dedicated my time and effort into something I really cared about,

Zamanımı okulda yeni bir şey yapmaya ayırdım.

and I was ready to dedicate my time into something new at school.

Yeni bir gözlük seçmek uzun zamanımı aldı.

It took me a long time to pick out a new pair of glasses.

Dün gece ödevimi yapmam çok zamanımı aldı.

It took me a long time to do my homework last night.

Bu şimdiler arka arkaya gelerek benim zamanımı oluşturuyor.

This now comes back to back and forms my time.

Buradaki hayata alışmak biraz zamanımı alacak gibi görünüyor.

It seems like it will take me a while to get accustomed to life here.

Bunu tekrar yapmaya çalışmak için zamanımı harcamak istemiyorum.

I don't want to waste my time trying to do this again.

Yapmak istediğim her şeyi yapmak uzun zamanımı alacak.

It'll take me a long time to do all the things I want to do.

Tom'u ikna etmeye çalışarak zamanımı boşa harcadığımı biliyordum.

- I knew I was wasting my time trying to convince Tom.
- I knew that I was wasting my time trying to convince Tom.

Zamanımı çalışıyor olmam gerekirken pencereden dışarıya bakarak geçiriyorum.

I spend my time looking out of the window when I should be working.

Uykuya dalmam normalden biraz daha fazla zamanımı aldı.

It took me a little more time than usual to fall asleep.

Uykuya dalmak her zamankinden daha fazla zamanımı aldı.

It took me a more time than usual to fall asleep.

- Birkaç sayfa İngilizce çevirmek iki saatten fazla zamanımı aldı.
- Birkaç sayfa ingilizceyi çevirmek iki saatten daha fazla zamanımı aldı.

It took me more than two hours to translate a few pages of English.

Tom'un fikrini değiştirmesini ikna etmeye çalışarak zamanımı boşa harcamamalıydım.

I shouldn't have wasted my time trying to convince Tom to change his mind.

Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.

It took me more than one month to get over my cold.

Bunu yapmayı bitirmek üç saatten daha fazla zamanımı alacak.

It'll take me more than three hours to finish doing this.

Onu yanlış şekilde yaptığımı fark etmem uzun zamanımı aldı.

It took me a long time to realize I was doing it the wrong way.

Bunu doğru şekilde yapmadığımı fark etmem uzun zamanımı aldı.

It took me a long time to realize that I wasn't doing that the right way.

- Eşyalarımı paketlemem çok zamanımı aldı.
- Eşyaları paketlemek çok uzun sürdü.

It took me ages to pack up my stuff.