Translation of "Kardeşiyle" in French

0.003 sec.

Examples of using "Kardeşiyle" in a sentence and their french translations:

Küçük erkek kardeşiyle karıştırıldı.

On l'a pris pour son petit frère.

Beni kız kardeşiyle tanıştırdı.

Elle m'a présenté à sa sœur.

Kız kardeşiyle aynı beden giyer.

Elle porte le même type de vêtement que sa sœur.

Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.

J'essaie de rentrer en contact avec sa sœur.

Ben Tom'un kız kardeşiyle arkadaşım.

Je suis ami avec la sœur de Tom.

Ben onu, kız kardeşiyle karıştırdım.

Je l'ai confondue avec sa sœur.

Ben Tom'u erkek kardeşiyle karıştırdım.

J'ai confondu Tom avec son frère.

Tom, Mary'nin kız kardeşiyle evliydi.

Tom était marié à la sœur de Mary.

10 yıldır hasta kız kardeşiyle ilgileniyor.

Elle s'est occupée de sa sœur malade pendant dix ans.

Tom erkek kardeşiyle bir oda paylaşıyor.

Tom partage une chambre avec son frère.

O sık sık erkek kardeşiyle karıştırılırdı.

On le confondait souvent avec son frère.

O, yatak odasını erkek kardeşiyle paylaşmalıydı.

Il a dû partager une chambre avec son frère.

Odasını erkek kardeşiyle paylaşmak zorunda kaldı.

- Il dut partager une chambre avec son frère.
- Il a dû partager une chambre avec son frère.
- Il devait partager une chambre avec son frère.

O, odasını erkek kardeşiyle paylaşmak zorundaydı.

Il lui fallut partager sa chambre avec son frère.

Geçen hafta onun kız kardeşiyle buluştum.

J'ai rencontré sa sœur la semaine dernière.

O, erkek kardeşiyle yan yana oturuyordu.

Il est assis à côté de son frère.

Tom bir odayı erkek kardeşiyle paylaşmak zorunda.

Tom doit partager une chambre avec son frère.

O, telefonda bir seferde saatlerce kız kardeşiyle konuşur.

Elle téléphone à sa sœur des heures durant.

Onun erkek kardeşiyle sık sık görüşmesinden hoşnut değildi.

Il était mécontent qu'elle fréquente son frère.

O, kız kardeşiyle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldı.

- Il lui fallut partager une chambre avec sa sœur.
- Il lui a fallu partager une chambre avec sa sœur.
- Elle dut partager une chambre avec sa sœur.
- Elle a dû partager une chambre avec sa sœur.

O erkek kardeşiyle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldı.

- Il dut partager une chambre avec son frère.
- Il a dû partager une chambre avec son frère.
- Il lui fallut partager une chambre avec son frère.
- Il lui a fallu partager une chambre avec son frère.

Tom onun erkek kardeşiyle çıkması için Mary'nin isteksizliğini anlamıyor.

Tom ne comprenait pas la réticence de Mary à sortir avec son frère.

Kız kardeşiyle o gün en az yüz tane telefon görüşmesi yaptı.

Elle avait appelé sa sœur au moins une centaine de fois ce jour-là.