1. Home
  2. Translation in context
  3. Turkish-French
  4. Parlayan

Translation of "Parlayan" in French

0.008 sec.

Examples of using "Parlayan" in a sentence and their french translations:

Turuncuyla parlayan

à la façon dont la pierre rougeoie

Parlayan çubuklar.

des bâtons lumineux…

Güneşte parlayan şey.

Avec le soleil.

Şu parlayan çubuklardan kullanabilirim.

Je peux utiliser un bâton lumineux.

Bu parlayan çubuklardan kullanabilirim.

Je peux utiliser un bâton lumineux.

Bakın, parlayan şey buydu.

Regardez, c'est ça qui brillait.

Şu parlayan yıldıza bak.

Regarde cette étoile qui brille.

Nerede? Şu parlayan çubuklardan kullanabilirim.

Il est où ? Je peux utiliser un bâton lumineux.

O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.

Cette actrice est l'étoile rayonnante de la troupe.

Her parlayan şey altın değildir.

- Tout ce qui brille n'est pas or.
- Tout ce qui brille n'est pas d'or.

Aşağıda parlayan bir şey olduğu kesin.

Il y a un truc qui brille en bas.

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin

Quel est le meilleur moyen de descendre dans le canyon

Gokyüzünde parlayan yıldızlar değerli taşlara benziyordu.

Les étoiles brillant dans le ciel ressemblaient à des pierres précieuses.

Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.

Nous avons vu la première étoile briller dans le ciel.

Sıcak dolayısıyla uzakta parlayan bir yansıma görebilirsiniz.

On voit un reflet au loin, qui brille avec la chaleur,

- Her parlayan şey altın değildir.
- Her gördüğün sakallıyı deden sanma.

- Tout ce qui brille n'est pas or.
- Tout ce qui brille n'est pas d'or.

Aşağıda parlayan bir şey görüyorum. Sorun şu ki helikopter buraya inemez.

Il y a quelque chose en bas. Ça brille. Le problème, c'est que l'hélico ne pourra pas atterrir.

Kitâb-ı Mukaddes'e göre parlayan bir yıldız, Üç Kral'a İsa'nın yolunu gösterdi.

Selon la Bible, les Trois Rois ont été guidés vers Jésus par une étoile brillante.

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin enkaz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu nedir?

Quel est notre meilleur moyen de descendre dans le canyon pour voir si le métal brillant est bien l'avion ?

- Her parlayan şey altın değildir.
- Her gördüğün sakallıyı deden sanma.
- Her sakallıyı deden sanma.

- Tout ce qui brille n'est pas or.
- Tout ce qui brille n'est pas d'or.