Translation of "Yaşama" in French

0.005 sec.

Examples of using "Yaşama" in a sentence and their french translations:

Yaşama maliyetleri yükseliyor.

Le coût de la vie augmente.

Herkesin yaşama hakkı vardır.

Tout le monde a le droit de vivre.

- Tom doğumdan sonra yaşama inanır.
- Tom doğumdan sonra yaşama inanıyor.

Tom croit à la vie après la naissance.

Vahşi yaşama düşman, betondan ormanlar.

Des jungles de béton, hostiles à la faune.

çünkü öldükten sonraki yaşama inanıyorlar

parce qu'ils croient en la vie après leur mort

O, onun yaşama biçimini kıskanıyordu.

Il était jaloux de sa façon de vivre.

Para kazanma onun yaşama nedenidir.

Faire de l'argent est le but de son existence.

Yaşama isteğime büyük bir darbe vurmuştu.

a gravement remis en question ma volonté de vivre.

Bunun toplumsal yaşama büyük zararları vardı

Cela a nui gravement à la vie sociale

Akıl hastalığına yakalanma, bağlanma sorunu yaşama,

ont un risque majeur de developper des maladies mentales,

Büyük bir şehirde yaşama isteğim yok.

Je ne veux surtout pas vivre dans une grande ville.

İnanan biriyim ve ölümden sonraki yaşama inanıyorum.

Je suis un homme profondément croyant et je crois en une vie après la mort.

çocuklarının daha iyi bir yaşama sahip olacağına inanmıyorlar.

que leurs enfants auront une vie meilleure.

Tom bağımsızlık ile yalnız yaşama arasındaki farkı bilmiyor.

Tom ne connait pas la différence entre indépendant et solitaire.

İstediğin gibi yaşama, elinden nasıl geliyorsa öyle yaşa.

Il ne faut pas vivre comme on le veut mais comme on le peut.

İnsanlar çalışmak için yaşama yerine yaşamak için çalışıyorlar.

Les gens travaillent pour vivre, au lieu de vivre pour travailler.

Dünyanın her yerinde yaşama imkânınız olsaydı nerede yaşamak isterdiniz?

Si tu pouvais vivre n'importe où dans le monde, où voudrais-tu vivre ?

- Yeni bir hayata başlıyorum.
- Yeni bir yaşama yelken açıyorum.

Je commence une nouvelle vie.

İşte o anda, hayatımı bir köpek gibi yaşama kararı aldım.

Alors j'ai décidé que j'allais vivre ma vie comme un chien.

Singapur şu anda dünyanın vahşi yaşama en dost şehirlerinden biri.

Singapour est désormais l'une des villes les plus hospitalières pour les animaux.

Bu bize bir çok yaşama alanı ve laboratuvar sahası veriyor

Elle offre beaucoup d'espace de vie et d'espace de laboratoire.

Ben koyu inançlı bir adamım ve ölümden sonraki yaşama inanıyorum.

Je suis un homme profondément croyant et je crois en une vie après la mort.

Eğer yurt dışında ilk yaşama deneyiminse, Kanada gidilecek iyi bir yerdir.

- Canada est un bon endroit pour un premier séjour à l'étranger.
- Le Canada est un bon endroit où aller si c'est votre première expérience de vie à l'étranger.

Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.

Le développement de l'ordinateur personnel a révolutionné la manière dont les gens travaillent, la façon qu'ils ont de vivre et d'interagir les uns avec les autres.

Şehirlerimizin her türden vahşi yaşama yuva olduğu bir gelecek. Sadece geceleri değil, aynı zamanda... ...gündüzleri de.

Où nos villes seront un refuge pour la vie sauvage, non seulement la nuit, mais aussi le jour ?

- Bir insanın yaşama hakkı varsa öyleyse bir insanın aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa, o zaman yaşamak bir hak değil ama bir zorunluluktur.
- Bir insanın yaşama hakkı varsa, aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa; o zaman yaşamak bir hak değil, zorunluluktur.

Si quelqu'un détient le droit de vivre, alors il devrait également détenir celui de mourir. Sinon, vivre n'est alors pas un droit mais une obligation.