Translation of "Dik" in German

0.010 sec.

Examples of using "Dik" in a sentence and their german translations:

Birbirlerine dik dik baktılar.

Sie starrten einander an.

Tom bana dik dik baktı.

Tom starrte mich an.

Tom dik dik bakışını indirdi.

Tom senkte seinen Blick.

Kadın bize dik dik baktı.

Die Frau starrte uns an.

Neden bize dik dik bakıyorlar?

Warum starren die uns an?

Dik oturun.

- Sitz aufrecht.
- Sitz gerade!

Neden bana dik dik bakıyorsun, iblis?

- Weshalb starrst du mich an, Dämon?
- Was starrst du mich an, Dämon?

Bana dik dik bakmaya devam etti.

Er sah mich unverwandt an.

O neden bana dik dik bakıyor?

Warum starrt er mich an?

O onun dik dik bakışından sakındı.

Er wich ihrem Blick aus.

Onlar neden bana dik dik bakıyorlar?

- Warum starren sie mich an?
- Warum starren die mich an?

- Bana niye dik dik bakıyorsun?
- Bana niye gözünü dikiyorsun?
- Neden bana dik dik bakıyorsun?
- Neden bana dik dik bakıyorsunuz?
- Neden bana bakıyorsun?

- Warum starrst du mich an?
- Warum starrst du mich so an?

Kendilerini dik tutamıyorlar.

Sie können sich nicht aufrecht halten.

Dik dağa tırmandık.

Wir erklommen den steilen Berg.

Tom dik oturuyordu.

Tom saß aufrecht.

O dik oturuyordu.

Er saß aufrecht.

Sırtınızı dik tutun.

Mach deinen Rücken gerade!

- İnsanlara bakmak kabalıktır.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

Es ist unhöflich, Leute anzustarren.

İnsanlara dik dik bakmak hoş bir davranış değildir.

Es ist nicht höflich, andere anzustarren.

Baksanıza, burası çok dik.

Schau, das ist steil.

Burası dik bir uçurum.

Ein steiler Abhang.

Dik bir yamaca tırmandık.

Wir stiegen den steilen Abhang hinauf.

Biz dik dağa tırmanıyorduk.

Wir erklommen den steilen Berg.

- Tom inatçı.
- Tom dik başlı.

Tom ist eigensinnig.

Tom dik kafalı, değil mi?

Tom ist stur, nicht wahr?

Neden o kadar dik kafalısın ?

- Warum sind sie so stur?
- Warum sind Sie so dickschädelig?
- Warum sind Sie so dickköpfig?

- Tom inatçı.
- Tom dik kafalı.

Tom ist dickköpfig.

- Tom Mary'nin ona baktığının farkında oldu.
- Tom Mary'nin ona dik dik baktığını farketti.

Tom bemerkte, dass Mary ihn anstarrte.

- Bu saçmalığın dik alası.
- Saçmalığın daniskası.

Das ist völliger Quatsch!

Tom yatakta dik oturdu ve etrafına baktı.

Tom setzte sich im Bett auf und blickte umher.

Dik oturmanın sırtın için zararlı olduğunu duydum.

Ich habe gehört, dass es schlecht für den Rücken sei, aufrecht zu sitzen.

O cesur bir şekilde başını dik tuttu.

Sie hielt tapfer ihren Kopf hoch.

Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.

Diese zwei Linien schneiden sich unter einem rechten Winkel.

İnsanüstü güçlere ulaşmak umuduyla, Kristof Kolomb bir zamanlar beş dakika güneşe doğruca dik dik baktı.İşe yaramadı.

Weil er übermenschliche Kräfte zu erlangen hoffte, starrte Christoph Kolumbus einst fünf Minuten lang ununterbrochen in die Sonne. Es funktionierte nicht.

Ve tırmanmanın mümkün olmadığı dik kayalıklar da var.

und blanker, unbesteigbarer Fels.

Burası dik bir uçurum, dümdüz. Muhtemelen 45 metreden fazladır.

Dieser Felsen geht senkrecht nach unten. Vielleicht an die 50 Meter.

- İnsanların bana niçin baktıklarını merak ettim.
- İnsanların neden bana dik dik baktığını merak ettim.
- İnsanların neden bana gözlerini diktiğini merak ettim.

- Ich fragte mich, warum mich die Leute anstarrten.
- Ich fragte mich, warum die Leute mich anstarrten.

Kayalık tırmanışları her zaman tehlikeli olur. Burası oldukça dik görünüyor

Das Klettern auf Klippen ist immer gefährlich. Es sieht ziemlich steil aus,

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var. Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla

Sengend heiße Täler soweit das Auge reicht. Hohe und steile Sandsteinfelsen

Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla ve kilometrelerce uzunlukta dönüp dolaşan labirentlerle

Steile, hohe Sandsteinfelsen und ein Labyrinth aus kilometerlangen Canyons

Babası onun memur olmasını istedi, ancak genç Ney, aceleci ve dik başlı,

Sein Vater wollte, dass er Angestellter wurde, aber der junge Ney, ungestüm und eigensinnig, schloss sich

Bir üçgenin iki dik açısı varsa, o bir kenarı eksik bir karedir.

Wenn ein Dreieck zwei rechte Winkel hat, ist es ein Quadrat mit einer Seite zu wenig.