Translation of "Istediğimiz" in German

0.007 sec.

Examples of using "Istediğimiz" in a sentence and their german translations:

İşte istediğimiz.

Hier ist, was wir wollen.

Istediğimiz istikrarlı mutluluğa

werden wir nicht

İstediğimiz bu değil.

Es ist nicht das, was wir wollen.

İstediğimiz zaman durabiliriz.

Wir können jederzeit aufhören.

Yapmak istediğimiz bu.

- Das würden wir gerne tun.
- Das ist’s, was wir gerne täten.

Bilmek istediğimiz budur.

Das ist es, was wir wissen wollen.

O istediğimiz biri.

- Das ist die, die wir wollen.
- Das ist der, den wir wollen.
- Das ist der, den wir brauchen.

Tom istediğimiz kişi.

- Tom ist derjenige, den wir wollen.
- Tom ist der, den wir brauchen.

İstediğimiz o değildi.

Es war nicht, was wir gewollt hatten.

Bizim istediğimiz o.

- Das ist es, was wir wollen.
- Ebendas wollen wir.

- Yapmak istediğimiz tam olarak bu.
- Yapmak istediğimiz aynen bu.

Ebendas wollen wir tun.

Tam da istediğimiz gibiyken

wenn alles nach Plan läuft,

İstediğimiz her şeye sahibiz.

Wir haben alles, was wir wollen.

İstediğimiz her şeyi yaptık.

Wir haben alles erreicht, was wir wollten.

Temel olarak istediğimiz bu.

- Das ist es, was wir im Grunde möchten.
- Das ist es, was wir im Grunde brauchen.

Olmak istediğimiz yerde değiliz.

Wir sind nicht da, wo wir sein wollen.

Tam olarak istediğimiz budur.

Das ist genau, was wir brauchen.

Kendimizi adlandırılmak istediğimiz gibi adlandırıyoruz:

Wir nennen uns selbst, wie wir genannt werden wollen:

Biz istediğimiz her şeyi yaparız.

Wir machen alles, was wir wollen.

Bütün yapmak istediğimiz yemek yemektir.

Wir wollen einfach nur etwas essen.

Biz istediğimiz her yere gidebiliriz .

Wir können gehen, wohin wir wollen.

O istediğimiz şey, değil mi?

Das ist es, was wir wollen, oder?

Bunu yapmanı istediğimiz yöntem bu.

So wollen wir, dass Sie es tun.

Sadece her istediğimiz zaman ateş yakabileceğiz

Wir können nur Feuer anzünden, wann immer wir wollen

Tom bize istediğimiz her şeyi verir.

Tom gibt uns alles, was wir wollen.

Tom yapmasını istediğimiz şeyi yapmayı reddetti.

Tom weigerte sich zu tun, worum wir ihn baten.

İstediğimiz gibi değil, yaşayabildiğimiz gibi yaşarız.

Wir leben nicht, wie wir es uns wünschen, sondern wie es uns möglich ist.

Yapmak istediğimiz değişikler, sadece hayal ederek gerçekleştirilemez.

Gewollte Veränderungen können nicht durch bloßes Träumen erzielt werden,

Hayat her zaman gitmesini istediğimiz tarzda gitmez.

Im Leben läuft nicht immer alles so, wie wir wollen.

İstediğimiz bütün şeyleri satın almaya gücümüz yetemez.

Wir können es uns nicht leisten, alles zu kaufen, wonach es uns verlangt.

İstediğimiz herhangi bir yere gidebileceğimizi söylediğini düşündüm.

Du hast doch gesagt, wir könnten hingehen, wohin immer wir wollten.

Tom yapmasını istediğimiz her şeyi zaten yapmıştı.

Tom hat bereits alles getan, worum wir ihn baten.

Tom'un yapmasını istediğimiz şeyi yapmayı hatırladığını umuyorum.

Ich hoffe, Tom hat daran gedacht, das zu erledigen, worum wir ihn gebeten haben.

Görmek istediğimiz bir sürü başka yerlerimiz var.

Wir wollen noch viele andere Orte besuchen.

Tom onun yapmasını istediğimiz her şeyi yapacak.

Tom macht alles, was wir von ihm wollen.

Tom yapmasını istediğimiz her şeyi isteyerek yaptı.

Tom hat bereitwillig alles ausgeführt, worum wir ihn baten.

Gelin bugün, yarın anlatmak istediğimiz masalları yazalım.

Kommt, lasst uns heute die Geschichten schreiben, die wir morgen erzählen wollen.

Istediğimiz herhangi bir şarkıya ne zaman istersek ulaştık.

und spielen nun jedes Lied wann und wo immer wir wollen ab.

Tom bizim için çalışmasını istediğimiz kişi türü değil.

Tom ist nicht der Typ Mensch, den ich bei uns arbeiten lassen möchte.

Akşam yemeği hazır, bu yüzden istediğimiz zaman yiyebiliriz.

Das Abendessen ist fertig, wir können essen, wann wir wollen.

Tom yapmasını istediğimiz hiçbir şeyi asla yapmak istemedi.

Tom wollte nie etwas von dem tun, worum wir ihn baten.

Onun bilmesini istediğimiz her şeyi Tom'a söyle lütfen.

Teile Tom bitte alles mit, von dem wir wollen, dass er es weiß!

Tom yapmasını istediğimiz her şeyi şikâyet etmeden yaptı.

Tom hat ohne Murren alles ausgeführt, worum wir ihn baten.

Tom onun yapmasını istediğimiz her şeyi isteyerek yaptı.

Tom hat bereitwillig alles ausgeführt, worum wir ihn baten.

Kışa saklamak istediğimiz balıkları tuzlamalı ya da kurutmalıyız.

Wir müssen die Fische, die wir für den Winter aufbewahren wollen, salzen oder trocknen.

- Kışa saklamak istediğimiz balıkları tuzlamalı ya da kurutmalıyız.
- Kışa kadar muhafaza etmek istediğimiz balıkları tuzlamalı ya da kurutmalıyız.

Wir müssen die Fische, die wir für den Winter aufbewahren wollen, salzen oder trocknen.

Yani ateşimiz var evet ama her istediğimiz zaman yakamıyoruz

Wir haben also Fieber, aber wir können nicht brennen, wann immer wir wollen

İşte arkadaşlar bu videoda anlatmak istediğimiz şey de buydu

Also Leute, das wollten wir in diesem Video erklären

Almayı istediğimiz derslere kayıt yaptırmak için yarın okula gidiyoruz.

Morgen gehen wir zur Schule, um uns für die Kurse einzutragen, die wir belegen wollen.

Tom'a yapmasını istediğimiz şeyi yaptırmanın bir yolunu bulmak zorundayız.

- Wir müssen uns überlegen, wie wir Tom dazu bewegen können, das zu tun, was wir wollen.
- Wir müssen uns eine Methode überlegen, wie wir Tom dazu bringen können, entsprechend unserem Willen zu handeln.

Yapmak istediğimiz şey gölgelik bir yer bulup onları güneşten saklamak.

Wir suchen einen Platz irgendwo im Schatten, nicht direkt in der Sonne.

"Tom'un bizim ondan istediğimiz şeyi yapacağını düşünmüyorum." "Evet, ben de."

„Ich glaube nicht, dass Tom unserer Bitte nachkommen wird.“ – „Ich auch nicht.“

Yapmak istediğimiz çok şey vardı ama onların çoğuna asla zaman ayırmadık.

Es gab vieles, was wir tun wollten, aber wir sind nicht zu viel gekommen.

- Sanırım yapmak zorunda olduğumuz her şeyin arkasında yapmak istediğimiz bir şey vardır.
- Sanırım yapmak zorunda olduğumuz her şeyin arkasında yapmak istediğimiz bir şey var.

Ich vermute, dass es hinter jeder Sache, die wir tun müssen, etwas gibt, das wir tun wollen...

Yeni bir dil konuşmak istediğimiz için buradayız ve bu yüzden onu konuşmalıyız!

Wir sind hier, um eine neue Sprache zu sprechen, und darum müssen wir sie auch sprechen!

Ve bizim gerçekten istediğimiz çok sayıda-ve herhangi-dillerde çok sayıda cümlelere sahip olmaktır.

Und was wir wirklich wollen, sind viele Sätze in möglichst vielen Sprachen.

2008'de işe başladığımızda, çalıştırmak istediğimiz insanların bir listesini yazdık sonra dışarıya çıktık ve onları işe aldık.

Als wir 2008 angefangen haben, schrieben wir eine Liste von Leuten, die wir einstellen wollten, und dann gingen wir und stellten sie ein.

Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.

Aber das ist noch nicht das ganze Bild. Tatoeba ist nicht nur ein offenes, gemeinschaftliches, mehrsprachiges Sätzebuch. Es ist Teil eines Ökosystems, das wir aufbauen wollen.

Ekonomimizin büyüdüğü bir anda bizim işletmelerimiz 1990'lardan beri en hızlı tempoda işler yaratıyorlar ve ücretler tekrar yükselmeye başlıyor, bizim olmak istediğimiz ülke türü hakkında bazı seçimler yapmak zorundayız.

In einem Moment, in dem unsere Wirtschaft wächst, unsere Betriebe so schnell neue Arbeitsplätze schaffen wie zuletzt in den 90ern, und die Gehälter steigen, müssen wir Entscheidungen treffen und uns überlegen, was für ein Land wir sein wollen.

Bizler dijital bir çağda yaşıyoruz ve istediğimiz her bilginin de bize bir yerlerde, yazılı olarak bir kitap, kütüphane ya da bir veritabanı aracılığıyla erişilebilir olduğunu düşünmükten zevk alıyoruz. Ne var ki bu gerçek olmaktan uzak bir durum; dillerin büyük bir kısmı hiçbir zaman ne yazıldı ne de kayıt altına alındı.

Wir leben in einem digitalen Zeitalter, und wir stellen uns gern vor, dass uns jedwede nützliche Information zugänglich ist, irgendwo, aufgeschrieben in irgendeinem Buch, in einer Bibliothek oder Datenbank, und dass wir sie durch Googeln finden können, doch das ist fern der Wahrheit; in der Mehrzahl der Sprachen ist noch niemals etwas irgendwo geschrieben worden, noch wurden von ihnen Tonaufzeichnungen angefertigt

More Words: