Translation of "Koyu" in German

0.092 sec.

Examples of using "Koyu" in a sentence and their german translations:

Çorba koyu.

Die Suppe ist dick.

- Koyu gözleri severim.
- Koyu gözlerini seviyorum.

Ich mag ihre dunklen Augen.

Tom koyu tenli.

Tom hat eine dunkle Hautfarbe.

O koyu tenlidir.

Sie ist dunkelhäutig.

Onun koyu renk saçları ve koyu renk gözleri vardır.

Er hat dunkles Haar und dunkle Augen.

Onun koyu renk gözleri ve koyu renk saçları var.

Er hat dunkles Haar und dunkle Augen.

Neden kahveyi koyu seviyorsun?

Warum mögt ihr den Kaffee stark?

Koyu kahverengi saçları vardı.

Er hatte dunkelbraune Haare.

Tom kahvesini koyu seviyor.

Tom mag seinen Kaffee schwarz.

Koyu renk giymeyi sever.

Sie trägt gerne dunkle Farben.

Bu kiraz koyu kırmızı.

Diese Kirsche ist dunkelrot.

Japonların koyu gözleri vardır.

Japaner haben dunkle Augen.

Babam kahvesini koyu seviyor.

Mein Vater mag seinen Kaffee stark.

Tom'un koyu saçları var.

- Tom hat schwarze Haare.
- Tom hat dunkles Haar.

Ben kahvemi koyu severim.

Ich mag meinen Kaffee stark.

Babam koyu kahveyi sever.

Mein Vater mag starken Kaffee.

Koyu renk saçlarım var.

- Ich habe dunkle Haare.
- Ich habe dunkles Haar.

Mary'nin uzun koyu renk saçları ve koyu renk gözleri var.

Maria hat langes, dunkles Haar und dunkle Augen.

Tom başını yastığın altına koyu.

Tom legte den Kopf auf das Kissen.

Tom kahveyi çok koyu yaptı.

Tom hat den Kaffee zu stark gemacht.

Tom koyu renkleri giymeyi seviyor.

Tom trägt gerne dunkle Farben.

Koyu kırmızıyı daha çok severim.

Ich mag Dunkelrot lieber.

O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.

Sie trug dunkelbraune Schuhe.

Kahveni hâlâ koyu mu içiyorsun?

- Trinkst du deinen Kaffee noch immer schwarz?
- Trinkt ihr euren Kaffee noch immer schwarz?
- Trinken Sie Ihren Kaffee noch immer schwarz?

Mary'nin güzel koyu saçı vardır.

Maria hat schönes, dunkles Haar.

Birkaç koyu gözlük almak istiyorum.

Ich will eine Sonnenbrille kaufen.

Koyu, kremalı mantar çorbası severim.

Ich liebe dickflüssige, cremige Pilzsuppe.

Tom saçını koyu kahverengine boyadı.

Tom hat sich die Haare dunkelbraun gefärbt.

Piyano, güzel, koyu kahverengi ahşaptan yapılmıştır.

Das Klavier war aus schönem, dunkelbraunem Holz.

Ben, kahvesini koyu sevip sevmediğini bilmiyorum.

Ich weiß nicht, ob sie ihren Kaffee schwarz mag.

O her zaman kahvesini koyu içer.

Er trinkt seinen Kaffee immer stark.

Neredeyse tüm Japonlar koyu saça sahiptir.

Fast alle Japaner haben dunkle Haare.

Bu kahve benim için çok koyu.

Dieser Kaffee ist zu stark für mich.

O her zaman koyu giysiler giyer.

- Er trägt immer dunkle Kleidung.
- Er hat immer dunkle Kleider an.

O koyu renkli bir kazak giymişti.

Er trug einen dunklen Pullover.

O koyu mavi bir eşarp taktı.

Sie trug einen dunkelblauen Schal.

Tom her zaman koyu elbiseler giyer.

Tom trägt immer dunkle Kleidung.

Demli ve koyu kahvemi sevme tarzımdır.

Dunkel und stark ist es, wie ich meinen Kaffee mag.

Tom pencereye koyu bir perde astı.

Tom verhängte das Fenster mit einem dunklen Vorhang.

Tom koyu renk bir kazak giydi.

Tom trug einen dunklen Pullover.

Ben genellikle koyu renk giysiler giyerim.

Ich trage gewöhnlich dunkle Kleidung.

Bir fincan koyu kahve olmadan uyanmak zordur.

Es ist schwierig wach zu werden ohne eine starke Tasse Kaffee.

Koyu kahve onu bütün gece uyanık tuttu.

Starker Kaffee hat sie die ganze Nacht wach gehalten.

O koyu saçlı İtalyan bir kızla evlendi.

Er heiratete eine dunkelhaarige Italienerin.

Tom neredeyse her zaman koyu kıyafetler giyer.

Tom trägt fast immer dunkle Kleidung.

Tom koyu mavi bir takım elbise giydi.

Tom trug einen dunkelblauen Anzug.

Bir fincan koyu kahve uyanmama yardım eder.

Ein Tasse starken Kaffees hilft mir, munter zu werden.

Tom'un gözlerinin altında koyu renkli halkalar vardır.

Tom hat dunkle Ringe unter den Augen.

Kahveni nasıl seversin? Koyu ve siyah mı?

- Wie trinkst du deinen Kaffee? Stark und schwarz?
- Wie mögt ihr euren Kaffee? Stark und schwarz?

Tom her zaman koyu renkli gözlük takar.

Tom hat immer eine dunkle Brille auf.

Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.

Alle beide hatten dunkle Kleidung angezogen.

Gözlerini güneşten korumak için koyu renk gözlük taktı.

Sie setzte eine dunkle Brille auf, um ihre Augen vor dem Sonnenlicht zu schützen.

Mary koyu saçlı uzun ince bir genç kadındı.

Maria war eine große, schlanke junge Frau mit dunklem Haar.

Tom kahvesini her zaman koyu ve şekersiz içer.

Tom trinkt seinen Kaffee immer schwarz und ohne Zucker.

Tik ağacı mobilya yapmada kullanılan koyu bir ahşaptır.

Teak ist ein dunkles Tropenholz, welches zur Möbelherstellung verwendet wird.

En koyu renkli inek bile yalnızca beyaz süt verir.

Auch die schwärzeste Kuh gibt nur weiße Milch.

Ne Tom'da ne de Mary'nin koyu renk saçları var.

Weder Tom noch Maria haben dunkles Haar.

Biraz koyu kahve içtiğinden dolayı o, bütün gece boyunca uyuyamadı.

Weil sie den starken Kaffee getrunken hatte, konnte sie die ganze Nacht nicht schlafen.

Ben koyu inançlı bir adamım ve ölümden sonraki yaşama inanıyorum.

Ich bin ein tiefgläubiger Mann und glaube an ein Leben nach dem Tod.

Bütün erkekler koyu renk takım elbise ve beyaz gömlek giyiyorlardı.

Alle Männer trugen einen schwarzen Anzug und ein weißes Hemd.

Tom her zaman siyah giyer ya da bir diğer koyu renk.

Tom kleidet sich immer in schwarz oder einer anderen dunklen Farbe.

Güneş lekeleri birkaç bin derece daha serin olduğu için çevrelerinden daha koyu görünür.

Sonnenflecken erscheinen dunkler als ihre Umgebung, da sie einige tausend Grad kühler sind.

- Koyu bulutlar yağmura işaret eder.
- Kara bulutlar yağmurun belirtisidir.
- Kara bulutlar yağmur habercisidir.

Dunkle Wolken sind die Vorzeichen für Regen.

"Mary, kahve benim için fazla koyu." "Ah, özür dilerim. Belki biraz süt ilave et."

„Maria, der Kaffee ist zu stark für mich.“ – „Oh, das tut mir leid. Nimm vielleicht etwas Milch.“

- Bu çay çok demli. Biraz su ekle.
- Bu çay çok koyu olmuş. Biraz su ekle.

- Der Tee schmeckt zu stark. Gieß noch etwas Wasser hinzu.
- Der Tee ist zu stark. Gib etwas Wasser dazu.
- Der Tee ist zu stark. Fügen Sie etwas Wasser hinzu.