Translation of "Maria" in German

0.015 sec.

Examples of using "Maria" in a sentence and their german translations:

Maria Boston'da.

Maria ist in Boston.

Maria İspanyoldur.

Maria ist Spanierin.

Maria hastaneye ulaştı.

Maria erreichte das Krankenhaus.

Maria bugün üzgün.

Maria ist heute traurig.

Maria aniden durdu.

Plötzlich verstummte Maria.

Maria kıskanç değildi.

Maria war nicht eifersüchtig.

Maria kilo aldı.

Maria hat zugenommen.

Maria eti tuzladı.

Maria salzte das Fleisch.

Maria hiç evlenmedi.

Maria hat nie geheiratet.

Maria yavaş yürür.

Maria geht langsam.

Maria çok tatlı.

Maria ist sehr hübsch.

Maria gerçekten yetenekli.

Maria ist echt begabt.

Maria istemeyerek evlendi.

Maria hat gegen ihren Willen geheiratet.

- Maria, haberleri henüz seyretmedi.
- Maria, haberleri henüz izlemedi.

Mira hat noch nicht die Nachrichten gesehen.

- Benim adım Maria Sara.
- Benim ismim Maria Sara.

Mein Name ist Maria Sara.

- Maria, öğretmenin sorusunu cevaplıyor.
- Maria, öğretmenin sorusunu yanıtlıyor.

Maria beantwortet die Frage des Lehrers.

- Maria ne istediğini bilir.
- Maria ne istediğini biliyor.

Maria weiß, was sie will.

Maria onu niçin söyledi.

Warum hat Maria das gesagt?

Maria odada tek kaldı.

Maria blieb im Zimmer allein zurück.

- Mary nerede?
- Maria nerede?

Wo ist Maria?

Maria bize villasını gösterdi.

Maria zeigte uns ihre Villa.

Pablo ve Maria buradaydılar.

Pablo und Maria waren hier.

Maria ile Boston'a gittik.

- Wir sind mit Maria nach Boston gegangen.
- Wir gingen mit Maria nach Boston.
- Wir sind mit Maria nach Boston gefahren.
- Wir fuhren mit Maria nach Boston.

Maria bana Norveççe öğretiyor.

Maria bringt mir Norwegisch bei.

Maria örgü şişlerini çıkardı.

Maria zückte ihre Stricknadeln.

Umarım Maria yakında yazar.

Ich hoffe, Maria schreibt bald.

Tuhaf bir kızsın, Maria.

Du bist ein sonderbares Mädchen, Maria.

Maria kardeşiyle sinemaya gider.

Maria geht mit ihrer Schwester ins Kino.

Maria uykuda ölmek ister.

Maria wünscht sich, im Schlaf zu sterben.

Maria ile oynayabilir miyim?

Darf ich zum Spielen zu Maria?

Maria doktor, değil mi?

Maria ist Ärztin, nicht wahr?

Maria sadece reçel istiyor.

Maria möchte nur Marmelade.

- Maria kıyafete çok para harcıyor.
- Maria kıyafetlere çok para harcıyor.

Maria gibt viel Geld für Kleidung aus.

Maria kıyafete çok para harcıyor.

Maria gibt viel Geld für Kleidung aus.

Nicholas ve Maria birbirlerini seviyorlar.

- Nicholas und Maria lieben einander.
- Nicholas und Maria lieben sich.

Maria ve Tom birlikte mutlular.

Maria und Tom sind glücklich miteinander.

O Maria ile Boston'a gitti.

Er ist mit Maria nach Boston gefahren.

Tom ve Maria evlenmek istiyor.

Tom und Maria wollen heiraten.

Maria 14 yaşında hamile kaldı.

- Mary wurde mit vierzehn Jahren schwanger.
- Maria wurde mit vierzehn schwanger.

O, Maria ile hiç tanışmadı.

Sie ist Maria noch nie begegnet.

Maria köpeğine Rex adını verdi.

Maria nannte ihren Hund Rex.

Maria, Tom'u yemek yemeye zorladı.

Maria zwang Tom zum Essen.

Tom ve Maria işlerini bitirdi.

Tom und Maria sind mit ihrer Arbeit fertig.

Marie, Mary ve Maria arkadaşlar.

Marie, Mary und Maria sind Freundinnen.

Maria bir sandaletle hamamböceğini öldürdü.

Maria erschlug die Schabe mit einer Sandale.

Maria olağanüstü bir mayonez yapar.

Maria macht eine ausgezeichnete Mayonnaise.

Maria okula genellikle bisikletle gider.

Maria fährt gewöhnlich mit dem Fahrrad zur Schule.

Tom, Maria ile arkadaşlığını bitirdi.

Tom kündigte Maria die Freundschaft.

Maria ailesi ile konuşurken resmidir.

Maria siezt ihre Eltern.

Maria bana bir mektup yazdı.

Maria hat mir einen Brief geschrieben.

Maria kırmızı bir bluz giyiyordu.

Maria trug eine rosa Bluse.

Maria okuyacağı hicbirşey olmadığını söyledi.

Maria sagte, sie habe nichts zu lesen.

Maria Tom'un mektubunu henüz yanıtlamadı.

Maria hat Toms Brief noch nicht beantwortet.

Maria İspanya'dan geliyor. Anne-babasıyla Barselona'da oturuyor. Maria Alman, fakat İspanyolca konuşuyor.

Maria ist aus Spanien. Sie lebt bei ihren Eltern in Barcelona. Maria ist Deutsche, aber sie spricht Spanisch.

Maria her zaman bilgelik sözleri fısıldıyor.

Maria flüstert stets ein weises Wort.

Maria pencereye gitti ve perdeleri açtı.

Maria ging zum Fenster und zog die Vorhänge auseinander.

Maria Callas'ın güzel bir sesi var.

Maria Callas hat eine schöne Stimme.

Maria kendi kendine "gerçekten şanslıyım" dedi.

Maria sagte sich: „Was bin ich doch für ein Glückskind!“

Maria muhtemelen Almanya'nın en yetenekli sanatçısı.

Maria ist womöglich die talentierteste Künstlerin Deutschlands.

Maria arabası bozulduğu için metroya bindi.

Maria fuhr mit der U-Bahn, weil ihr Auto kaputtgegangen war.

Şu anda Maria büyük ekonomik sıkıntıda.

Gegenwärtig befindet sich Maria in einer äußerst schwierigen finanziellen Situation.

Maria Callas ünlü bir opera şarkıcısıydı.

Maria Callas war eine berühmte Opernsängerin.

João ve Maria geçen hafta ayrıldı.

John und Mary haben sich letzte Woche getrennt.

Maria sanki bir aptalmış gibi davranır.

Maria tat so, als ob sie ein Dummerle sei.

Tom ve Maria birlikte asansör bekledi.

Tom und Maria warteten zusammen auf den Aufzug.

Maria kendini uyku haplarıyla öldürmeye çalıştı.

Maria hat versucht, sich mit Schlaftabletten umzubringen.

Maria onu bekledi ama o gelmedi.

Maria wartete auf ihn, aber er kam nicht.

Maria bir kadın şeklindeki bir şeytandı.

Maria war ein Teufel in Frauengestalt.

Maria kahvaltıda her zaman süt içer.

Maria trinkt immer Milch zum Frühstück.

Maria birçok küçük kalbi buzdolabına yapıştırdı.

Maria klebte viele kleine Herzchen an den Kühlschrank.

Maria bu hakarete gülümsedi. Taklit etmelisin!

Maria hat diese Beleidigung einfach weggelächelt. Das soll ihr mal einer nachmachen!

Maria çocukken her yaz Boston'a giderdi.

Maria fuhr als Kind jeden Sommer nach Boston.

Maria Tom'a, Johannes'i kibar bulduğunu söyledi.

- Maria sagte Tom, sie finde Johannes nett.
- Maria sagte Tom, dass sie Johannes nett finde.

Maria zengin ve ünlü olmak istiyor.

Maria will reich und berühmt werden.

Maria haftada bir kez piyano dersleri alır.

Maria nimmt einmal pro Woche Klavierunterricht.

Bob onu kızdırmadan Maria ile nadiren konuşur.

Bob unterhält sich selten mit Maria, ohne sie zu verärgern.

Maria, İzlanda tarihini araştırmaya birkaç yıl harcadı.

Maria verbrachte Jahre damit, die Geschichte Islands zu erforschen.

Ünlü şarkı "Ave Maria" Schubert tarafından bestelendi.

Das berühmte Lied „Ave Maria“ wurde von Schubert vertont.

Maria dersi anlamadı. Konuşmacı daha yavaş konuşmalıydı.

Maria hat die Vorlesung nicht verstanden. Es hätte langsamer gesprochen werden sollen.

Maria bütün gün yemedi ya da içmedi.

Maria hat heute den ganzen Tag nichts gegessen oder getrunken.

Tom, Maria' yı tekrar görmeyi özlemle bekliyor.

Tom sehnte sich nach einem Wiedersehen mit Maria.

Maria yumurtaları peş peşe yumurta kartonundan çıkardı.

Maria nahm die Eier, eines nach dem anderen, aus dem Eierkarton.

"Maria nerede?" "O süpürgesiyle uçtu. Onu kaçırdın."

„Wo ist Maria?“ – „Die ist gerade auf ihrem Besen davongeflogen. Du hast sie knapp verpasst!“

Tom, Maria! Aşağıya gelin çocuklar, yemek hazır.

Tom, Maria! Kommt runter Kinder, Essen fassen!

Maria bir kedi kadar akortsuz şarkı söyler.

Maria singt so falsch wie eine Katze.

Maria yumurtaları birbiri ardına yumurta kartonundan aldı.

Maria nahm die Eier, eines nach dem anderen, aus dem Eierkarton.

Tom ve Maria kötü gülüşlerini birlikte uyguladılar.

Tom und Maria übten gemeinsam ihr böses Lachen.

Tom'un karısı Maria hâlâ Paskalya tavşanına inanıyor.

Toms Frau Maria glaubt noch immer an den Osterhasen.

Maria ödevini şaşırtıcı bir şekilde çabucak tamamladı.

Ihre Arbeitsaufgaben führt Maria überraschend schnell aus.

O elbiseyi nereden aldın, Maria? Bu harika!

Wo hast du denn dieses Kleid her, Maria? Das ist ja der Hammer!

Beş yıl önce Maria henüz evli değildi.

Vor fünf Jahren war Maria noch nicht verheiratet.

Tom ve Maria ne olduğundan emin değiller.

Tom und Maria sind sich nicht sicher, was passiert ist.

Maria hasta olduğu için bugünü yatakta geçirdi.

Maria bleibt heute im Bett, denn sie ist krank.

Maria eve gelmeden önce Tom uykuya daldı.

Tom schlief ein, ehe Maria nach Hause kam.

Tom ve Maria biraz sebze çorbası getirdiler.

Tom hat Maria etwas Gemüsesuppe mitgebracht.

Maria tüm parasını kaybettiğini Tom'a söylemek istemedi.

Maria wollte Tom nicht wissen lassen, dass sie ihr ganzes Geld verloren hatte.