Translation of "Uyardı" in German

0.005 sec.

Examples of using "Uyardı" in a sentence and their german translations:

Öğrencilerini uyardı.

Er warnte seine Schüler.

O seni uyardı.

Er hat dich gewarnt.

Tom seni uyardı.

Tom hat dich gewarnt.

Mary seni uyardı.

Maria hat dich gewarnt.

Tom onu uyardı.

Tom hat ihn gewarnt.

Tom, Mary'yi uyardı.

Tom warnte Maria.

Tom bizi uyardı.

Tom hat uns davor gewarnt.

Biri Tom'u uyardı.

Jemand hat Tom gewarnt.

Tom onları uyardı.

Tom warnte sie.

O bizi uyardı.

Er warnte uns.

Seni kim uyardı?

- Wer hat dich gewarnt?
- Wer hat euch gewarnt?
- Wer hat Sie gewarnt?

O, tehlike ile ilgili uyardı.

Er warnte mich vor der Gefahr.

Babası onu uyardı: "Onunla konuşma".

Der Vater ermahnte sie: "Sprich ihn nicht an!"

Annem, seninle evlenmemem konusunda uyardı.

Meine Mutter warnte mich, dass ich dich nicht heiraten solle.

Tom beni senin hakkında uyardı.

- Tom hat mich vor dir gewarnt.
- Tom hat mich vor euch gewarnt.
- Tom hat mich vor Ihnen gewarnt.

Tom John hakkında Mary'yi uyardı.

Tom warnte Maria vor Johannes.

Çocukları, sokakta oynamamaları için uyardı.

Sie ermahnte die Kinder, nicht auf der Straße zu spielen.

Doktor sigaraya karşı onu uyardı.

- Der Arzt warnte ihn vor dem Rauchen.
- Der Arzt warnte ihn davor zu rauchen.

Radyo sel olasılığı hakkında bizi uyardı.

Das Radio warnte uns vor einer möglichen Überflutung.

O, çocukları sokakta oynamaya karşı uyardı.

Er hat die Kinder davor gewarnt, auf der Straße zu spielen.

O, bizi odaya girmememiz için uyardı.

Er warnte uns, nicht den Raum zu betreten.

Kız kardeşini o adam hakkında uyardı.

Er warnte seine Schwester vor diesem Mann.

Tom tehlike ile ilgili beni uyardı.

- Tom warnte mich vor der Gefahr.
- Tom hat mich vor der Gefahr gewarnt.

Annem yalnız seyahat etmemem için uyardı.

Meine Eltern überredeten mich, nicht allein zu verreisen.

O, onu yalnız gitmemesi için uyardı.

Sie mahnte ihn, nicht allein dorthin zu gehen.

Tom bunun olabileceği konusunda bizi uyardı.

Tom hat uns davor gewarnt, dass das passieren könnte.

Tom Mary'yi oraya yalnız gitmemesi için uyardı.

Tom warnte Maria davor, allein dorthin zu gehen.

Öğretmen okula geç kalmamam için beni uyardı.

Der Lehrer warnte mich, dass ich mich nicht zum Unterricht verspäten solle.

O, çocukları caddede oyun oynamaya karşı uyardı.

Sie hat die Kinder davor gewarnt, auf der Straße zu spielen.

Tom burada dumanlı olacağı konusunda beni uyardı.

Tom hat mich vorgewarnt, dass es hier verraucht sein würde.

Tom buranın gürültülü olacağı konusunda beni uyardı.

Tom warnte mich, dass es hier laut werden würde.

Tom Mary'den uzak kalmam için beni uyardı.

Tom warnte mich, dass ich mich von Maria fernhalten solle.

Öğretmen testin zor olacağı konusunda bizi uyardı.

Der Lehrer warnte uns, dass die Prüfung schwierig sein wird.

Tom Mary'yi oraya John ile gitmemesi için uyardı.

Tom warnte Maria, dass sie nicht mit Johannes dorthin gehen solle.

Radyo önümüzdeki deprem hakkında bizi uyardı ve eşyalarımızı toplamaya başladık.

Im Radio warnte man uns vor dem bevorstehenden Erdbeben und wir begannen unsere Sachen zusammenzusuchen.

Bayan Brown, o uygun şekilde yemek yemezse, kalıcı kilolu olacağı konusunda Beth'i uyardı.

Frau Brown warnte Beth, dass sie, falls sie nicht ordentlich esse, dauerhaft übergewichtig sein werde.

Bayan Brown Beth'i eğer makul şekilde yemezse her zaman çok ağır olacağı konusunda uyardı.

Frau Brown warnte Beth, dass sie immer zu schwer sein wird, wenn sie nicht vernünftig isst.

Tom John'un beladan başka bir şey olmadığı konusunda Mary'yi uyardı, o onun uyarısını görmezden geldi.

Tom warnte Maria, dass Johannes nur Ärger machen würde; sie schlug seine Warnung jedoch in den Wind.