Translation of "Yaşadığım" in German

0.005 sec.

Examples of using "Yaşadığım" in a sentence and their german translations:

- Burası yaşadığım yer.
- Burası benim yaşadığım yer.

Hier wohne ich.

Yaşadığım kadar çalışacağım.

Ich werde so lange arbeiten, wie ich lebe.

Yaşadığım yeri seviyorum.

Ich mag, wo ich lebe.

Yaşadığım ev eski.

Das Haus, in dem ich wohne, ist alt.

Bu yaşadığım yerdir.

- Dort lebe ich.
- Das ist dort, wo ich lebe.
- Das ist dort, wo ich wohne.

- Bu, gençken yaşadığım evdir.
- Bu gençken yaşadığım ev.

- Das ist das Haus, in dem ich als junger Mensch gewohnt habe.
- Das ist das Haus, in dem ich gewohnt habe, als ich jung war.
- Das ist das Haus, in dem ich meine Jugend verbracht habe.

Bu gençken yaşadığım ev.

- Das ist das Haus, in dem ich gewohnt habe, als ich jung war.
- Das ist das Haus, in dem ich meine Jugend verbracht habe.

İyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.

- Ich werde deine Freundlichkeit so lange ich lebe nicht vergessen.
- Ich werde eure Freundlichkeit so lange ich lebe nicht vergessen.

Yaşadığım sürece bugünü unutmayacağım.

Solange ich lebe, werde ich mich an den heutigen Tag erinnern.

Yaşadığım köy çok küçük.

Das Dorf, in dem ich lebe, ist sehr klein.

Çocukken yaşadığım ev burası.

- In diesem Haus habe ich gelebt, als ich noch klein war.
- Dies ist das Haus, in dem ich als Kind gelebt habe.

Bu yolculukta yaşadığım inanılmaz şey,

Das Verrückte bei dieser Reise war,

Yaşadığım sürece size yardımcı olacağım.

Ich werde dir helfen, solang ich lebe.

Yaşadığım sürece seni asla affetmeyeceğim.

- Nie, solange ich lebe, werde ich dir verzeihen!
- Nie, solange ich lebe, werde ich euch verzeihen!
- Nie, solange ich lebe, werde ich Ihnen verzeihen!

Yaşadığım sürece sana destek olacağım.

Ich werde dich unterstützen, solange ich lebe.

Yaşadığım sürece onu asla unutmayacağım.

Solange ich lebe, werde ich ihn niemals vergessen.

Yaşadığım sürece komünizme asla ulaşılmayacak.

Der Kommunismus wird nie erreicht werden, solange ich lebe.

Yaşadığım sürece kimseye bundan bahsetme.

Solange ich lebe, erzähle niemandem davon!

Pepe ile yaşadığım hayat çok önemliydi

Mein Leben mit Pepe war bedeutungsvoll,

Ben yaşadığım sürece, nezaketini asla unutmayacağım.

Ich werde deine Freundlichkeit nicht vergessen, so lange ich lebe.

Kasabada yaşadığım için orada bir yabancı değilim.

Da ich in der Stadt gewohnt habe, fühle ich mich dort nicht fremd.

1982 yılında bugün hala yaşadığım Atina'da doğdum.

Ich bin 1982 in Athen geboren, wo ich auch heute noch lebe.

Usta San izcileriyle yaşadığım o inanılmaz deneyimden sonra

Ich hatte diese Erfahrung mit diesen unglaublichen San-Fährtenlesern.

- Yaşadığım sürece onu bir daha görmeyeceğim.
- Yaşadığım sürece onu tekrar hiç görmeyeceğim.
- Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.

Ich werde ihn mein Leben lang nicht wiedersehen.

Okula yakın yaşadığım için öğle yemeği için eve gelirim.

Weil ich in der Nähe der Schule wohne, gehe ich zum Mittagessen nach Hause.

Ben yaşlı olduğum ve her yaşlı gibi prostat sorunu yaşadığım için

Als alter Mann mit Prostata-Beschwerden

Bu hikâye bana çok uzun zaman önce yaşadığım bir tecrübeyi hatırlatıyor.

Die Geschichte erinnert mich an ein lang zurückliegendes Erlebnis.

Bu inanılmaz zorluğu aşmıştı. Ve ben de hayatımda yaşadığım zorlukları aştığımı hissettim.

Dass er diese unglaubliche Schwierigkeit überwinden kann. Ich hatte das Gefühl, in meinem Leben Schwierigkeiten zu überwinden.

- Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.
- Evim denize yakın olduğu için sık sık sahile inerim.

Ich wohne direkt am Meer, deswegen gehe ich oft zum Strand.