Translation of "Zamana" in German

0.022 sec.

Examples of using "Zamana" in a sentence and their german translations:

Zamana ayak uydur.

Geh mit der Zeit!

Zamana ihtiyacım var.

Ich brauche Zeit.

Ne zamana kadar?

Bis um wie viel Uhr?

Zamana ihtiyacın var.

Du brauchst Zeit.

O zamana kadar karanlıktı.

Bis dahin war es dunkel.

Çok zamana ihtiyacım var.

Ich brauche viel Zeit.

Hâlâ zamana ihtiyacım var.

Ich brauche noch Zeit.

Biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit.

Tom'un zamana ihtiyacı vardı.

Tom brauchte Zeit.

Tom'un zamana ihtiyacı var.

Tom braucht Zeit.

Ne zamana kadar kalıyorsun?

Bis wann bleibst du?

- Ne kadar zamana ihtiyacın var?
- Ne kadar zamana ihtiyacınız var?

Wie viel Zeit brauchen Sie?

- Daha fazla zamana ihtiyacım var.
- Daha çok zamana ihtiyacım var.

Ich brauche mehr Zeit.

O zamana dek... ...annelerine bağımlılar.

Bis dahin sind sie von ihrer Mutter abhängig.

Geçen zamana göre uygun boyuttaydı.

Es hatte die richtige Größe, den richtigen Zeitpunkt.

Dükkân ne zamana kadar açık?

Bis wann ist das Geschäft offen?

Biraz daha zamana ihtiyacımız var.

Wir brauchen mehr Zeit.

Ne zamana kadar orada saklanacaksın?

Bis wann wirst du dich dort verstecken?

Düşünmek için zamana ihtiyacım var.

Ich brauche Bedenkzeit.

Pasaportun ne zamana kadar geçerli?

Bis wann ist dein Pass gültig?

Ne zamana kadar Japonya'da kalacaksın?

- Bis wann werdet ihr in Japan bleiben?
- Bis wann werden Sie in Japan sein?
- Bis wann wirst du in Japan bleiben?

Biraz daha zamana ihtiyacım var.

- Ich brauche noch etwas Zeit.
- Ich brauche noch etwas mehr Zeit.

Tom'la biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit mit Tom.

Hazırlanmak için zamana ihtiyacım var.

Ich brauche Zeit zum Vorbereiten.

O zamana nalları dikmiş olurum.

Bis dahin liege ich unter der Erde.

Banka ne zamana kadar açık?

Bis wie viel Uhr hat die Bank geöffnet?

Biz zamana karşı mücadele ediyoruz.

Wir kämpfen gegen die Zeit.

Biraz daha zamana ihtiyacım olacak.

Ich werde ein wenig mehr Zeit benötigen.

Sakinleşmek için zamana ihtiyacı var.

Er braucht Zeit, um sich zu entspannen.

Sana ne zamana kadar lazım?

Wann brauchst du das?

Düşünmek için zamana ihtiyacım vardı.

Ich brauchte Bedenkzeit.

Gıda malzemeleri o zamana kadar dayanmaz.

- Die Essensvorräte werden nicht bis dann reichen.
- Die Nahrungsmittelvorräte werden bis dann nicht ausreichen.

O zamana kadar biz televizyon izliyorduk.

Bis zu dem Zeitpunkt haben wir ferngesehen.

Para belli bir zamana kadar yeter.

Das Geld wird für den Moment reichen.

Düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit zum Nachdenken.

Bizim yalnızca biraz zamana ihtiyacımız var.

Wir brauchen bloß ein bisschen Zeit.

Onun dinlenmek için zamana ihtiyacı var.

Sie braucht Zeit, um sich zu entspannen.

Tom'un sadece biraz zamana ihtiyacı olacak.

Tom wird nur etwas Zeit brauchen.

Sadece düşünmek için zamana ihtiyacım var.

Ich brauche einfach nur Zeit zum Nachdenken.

Kendim için biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit für mich.

Daha fazla zamana ihtiyacın var mı?

- Brauchst du mehr Zeit?
- Brauchen Sie mehr Zeit?

Onun biraz daha zamana ihtiyacı var.

Sie braucht etwas mehr Zeit.

Sadece biraz daha zamana ihtiyacımız var.

Wir brauchen schlichtweg mehr Zeit.

Yarın bu zamana kadar buradan çıkacağız.

Bis morgen um diese Zeit sind wir hier weg.

Bu kitabı okumak gerçekten zamana değerdi.

Es hat sich wirklich gelohnt, dieses Buch zu lesen.

Onlarla birlikte biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit mit ihnen.

Tom'un dinlenmek için zamana ihtiyacı var.

Tom braucht mal eine Pause.

Benim yalnız biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit für mich.

O zamana kadar hiç panda görmemiştim.

Ich hatte bis dahin noch nie einen Panda gesehen.

Düşündüğümüzden daha fazla zamana ihtiyacı var.

Es braucht mehr Zeit, als wir dachten.

Bence biraz daha fazla zamana ihtiyacımız var.

Ich denke, wir brauchen mehr Zeit.

Biz hala daha fazla zamana ihtiyacımız var.

Wir brauchen immer noch mehr Zeit.

Tom daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.

Tom sagte, er brauche einfach nur mehr Zeit.

Hazırlanmak için biraz daha zamana ihtiyacım var.

- Ich brauche mehr Vorbereitungszeit.
- Ich brauche mehr Zeit, um mich vorzubereiten.

Tom biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.

Tom sagte, er brauche noch etwas Zeit.

Tom onların daha zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Tom sagt, sie brauchten mehr Zeit.

Bir zaman makinen olsa hangi zamana gidersin?

Wenn du eine Zeitmaschine hättest, wannhin würdest du dann gehen?

Onu yapmak için Tom'un zamana ihtiyacı var.

Tom braucht dafür Zeit.

Tom'un onu düşünmek için zamana ihtiyacı var.

Tom braucht Zeit, um darüber nachzudenken.

O zamana kadar artık çok geç olmuştu.

Da war es schon viel zu spät.

O zamana kadar annem böyle biri olduğunu bilmiyordu.

Bis dahin wusste meine Mutter nicht mal, dass es sie überhaupt gab.

Bu zamana kadar hep bize böyle öğrettiler, doğruymuş.

Bis zu dieser Zeit haben sie uns immer so gelehrt, es war wahr.

Onun hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit, um darüber nachzudenken.

Onu iyice düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche ein wenig Bedenkzeit.

Karar vermek için daha fazla zamana ihtiyacım var.

Ich brauche mehr Zeit, um mich zu entscheiden.

Ve ölüm anını tam yumurtaların çatlayacağı zamana göre ayarlıyordu.

und koordiniert seinen Tod genau mit dem Schlüpfen dieser Eier überein.

O zamana kadar yağmur durursa biz saat ikide başlayacağız.

Wir werden um zwei Uhr beginnen, falls es bis dahin aufgehört hat zu regnen.

Vergi beyannamesinin ne zamana kadar vergi dairesinde olması lazım?

Bis wann muss die Steuererklärung beim Finanzamt sein?

Bu kitabı çevirmek için ne kadar zamana ihtiyacın vardı?

Wie lange haben Sie gebraucht, um das Buch zu übersetzen?

Benim sadece Tom ile daha fazla zamana ihtiyacım var.

Ich brauche nur mehr Zeit mit Tom.

O zamana kadar tamamlanırsa gelecek ay yeni evimize taşınacağız.

Wir werden nächsten Monat in unser neues Haus einziehen, falls es bis dahin fertig ist.

Tom ve Mary o zamana kadar üç yıl evliydi.

Tom und Maria waren da schon drei Jahre verheiratet.

Umarım bu iyi hava o zamana kadar devam edecek.

Ich hoffe, dass sich dieses gute Wetter bis dahin hält.

Tom'un şeyler üzerinde düşünmek için biraz zamana ihtiyacı vardı.

Tom brauchte Zeit, um die Dinge zu überdenken.

Ve o zamana kadar bu acımasız ortama ve soğuğa dayanabilmek.

Wir müssen in dieses unerbittlichen Terrain und die Kälte überleben.

Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

- Es ist meine Schuld, dass der Kuchen verbrannt ist. Ich war am Telefon und habe die Zeit vergessen.
- Es ist meine Schuld, dass der Kuchen verbrannt ist: ich war am Telefon und habe nicht auf die Zeit geachtet.

O zamana kadar, Tom Mary'nin kot pantolon giydiğini hiç görmedi

Bis dahin hatte Tom Maria noch nie in Jeans gesehen.

O zamana kadar, en iyi senaryoda, ömrümün yarısı bile geçmemiş olacak.

Im besten Fall habe ich dann nicht einmal die Hälfte meines Lebens hinter mir.

Tom, Mary'nin raporunu bitirmek için daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Tom sagt, Maria brauche mehr Zeit, um ihren Bericht zu Ende zu schreiben.

Çıkış yolunu bulmak için on dakikadan daha fazla zamana ihtiyacı vardı.

Er brauchte mehr als zehn Minuten, um den Ausgang zu finden.

Tom yapması gerekeni yapmak için zar zor yeterli zamana sahip olduğunu biliyordu.

Tom wusste, dass er kaum genug Zeit hatte, um das Nötige zu verrichten.

Tom'un Mary'nin artık onun üvey kız kardeşi olacağı fikrine alışması için sadece biraz zamana ihtiyacı var.

Tom braucht einfach nur etwas Zeit, um sich an den Gedanken zu gewöhnen, dass Maria jetzt seine Stiefschwester ist.

- Banka ne kadar geç saatlere kadar açık?
- Banka saat kaça kadar açık?
- Banka ne zamana kadar açık?
- Banka kaça kadar açık?

Wie lange hat die Bank geöffnet?