Translation of "Araya" in Japanese

0.012 sec.

Examples of using "Araya" in a sentence and their japanese translations:

Belki bir araya koymaya.

繋ぎ合わせたりします

Değerinde bir araya geldi .

Gözleri bir araya geldi.

目と目が合った。

Nasıl ikisini bir araya getirirsiniz?

ではこの2点は どのように繋がるのでしょうか?

Bir araya gelmiş partiküller topluluğu,

このように形作られましたが

O, kitaplarını bir araya topladı.

彼は自分の本をかき集めた。

İkincisi, ilgili unsurları bir araya getirin.

次に 関連する事実を集めます

Farklı jenerasyonlar bir araya gelir ki

異なる世代の人たちが 集まる場所であり

Geceleri, su onları bir araya getirir.

‎夜になると水場に集まる

Bir şekilde, insanları bir araya getirdi,

ある意味 世界を完全に結び付けた

- Tekrar buluşalım.
- Yine bir araya gelelim.

- また集まりましょう。
- また会おうね!

İki yakasını bir araya getirmeye çalışıyordu.

彼は収入の範囲でやりくりしようとした。

Bir grup bilim insanıyla bir araya geldi

ジャクソンは科学者たちと 力を合わせて

Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.

我々らは団結した。

Çift ayrıldı, tekrar bir araya gelmemek üzere.

その2人は別れたまま2度と会うことがなかった。

O onları bir araya getirme sürecini açıkladı.

彼はそれらを組み立てる工程を説明した。

İkisi bir daha asla bir araya gelmediler.

この2人は二度と会えない運命だった。

Biz bir daha asla bir araya gelmeyeceğiz.

俺たちは二度と会うことはないだろう。

Tüm paydaşları birlikte çalışmak üzere bir araya getirmek.

全ての利害関係者を集めて 力を合わせることです

Bu materyaller bir araya geliyor ve bütünü oluşturuyor.

これらの材料が一緒に使われ 複合されます

Başkan, danışmanlarını bir konferans için bir araya getirdi.

社長は会議のために顧問たちを集めた。

Yerlerden gelen 1400 insanı bir araya getirmek bir mucizedir.

様々な場所から集まったことは 正に偉業です

Düzinelerce türden yüzlerce kurbağa çiftleşmek için bir araya gelir.

‎多種多様な数百匹のカエルが ‎繁殖のために集まる

Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.

できるだけ多くの労働者を団結させることが大切だ。

Yazar Avrupa edebiyatının tüm farklı türlerini bir araya getirmiş.

著者は種々に異なるヨーロッパ文学をいっしょくたに扱っている。

O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.

彼は壊れた花瓶の破片をくっつけようとした。

Yetim, iki kız kardeşiyle beş yaşındayken bir araya geldi.

孤児が5歳の時彼は2人の姉にであった。

Bir değil iki uzay aracı bir araya gelerek Ay'a gidecekti.

1つではなく2つの宇宙船が一緒に月に移動します。

Ve farklı fikir ve bakış açılarını bir araya getirdikten sonra,

異なる概念や観点を 融合させた後

Eğer şansını yakalarsak, başka bir vesile ile bir araya gelelim.

またいつか、別の機会があったら会いましょう。

Japonya'nın nüfusu İngiltere ve Fransa'nın bir araya getirdiği nüfustan daha büyüktür.

日本の人口はイギリスとフランスを合わせたより多い。

Her gün, insanlar TEDx etkinlikleriyle dünyanın her tarafında bir araya geliyor,

毎日 世界中でTEDx イベントが開かれ

- O, iki yakasını bir araya getirmeye çalışıyordu.
- O, kıt kanaat geçinmeye çalışıyordu.

彼女は収入内でやりくりしようとした。

- Geçinirken zor zamanlar geçirdim.
- Zar zor iki yakamı bir araya getirmeye çalışıyordum.

- 私は収支を合わすのに苦労しました。
- 家計のやりくりに苦労した。

Bill ve John konuşmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.

ビルとジョンはおしゃべりするために月に1回会うのが好きだ。

Bill ve John çene çalmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.

ビルとジョンはおしゃべりするために月に1回会うのが好きだ。

- Bir ara bir içki için buluşmalıyız.
- Bir ara içki için bir araya gelmeliyiz.

いつか集まって一杯やらなくてはいけないね。

Bill ve John sohbet etmek için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.

ビルとジョンはおしゃべりするために月に1回会うのが好きだ。

- Michael geçim yapmak için zor bir süreç geçirdi.
- Michael iki yakasını bir araya getirmekte zorlanıyordu.

マイケルは収支を合わせるのに苦労した。

Hepsi İngilizce diye bir araya toplanmış, ama aslında bu kitaplar konu olarak çok çeşitli ve birbirlerinden farklı.

一口に英会話教材といっても、千差万別だ。

- Hitachi ve NEC gibi rakipler bir araya geldiğinde zamanların değiştiğini biliyorsunuz.
- Hitachi ve NEC gibi rakiplerin birleşmesi taşları yerinden oynatıyor.

あの日立さんとNECさんが手を組むなんて、時代が変わった。