Translation of "Veren" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Veren" in a sentence and their japanese translations:

Tekrar insanlara önem veren

人に目を向け

Parayı veren düdüğünü çalar.

- 費用を受け持つ者に決定権がある。
- 笛吹きに金を払う者が曲を注文する。
- 金を出す者に決定権がある。

Bana her şeyi veren kişi.

私に全てを与えてくれた人です

Bana bunu veren kişi Tom'dur.

私にこれをくれたのはトムなんだよ。

Ona elini veren kolunu kurtaramaz

1インチを与えると1ヤードを取ろうとする。

Söz veren biri onu tutmalı.

約束をした人はだれでもそれを守るべきだ。

O kararı veren kişi Tom'du.

- トムが、それを決断した人です。
- トムが、その決断を下した人です。

Topluma zorluk veren sorunların üstüne giden

社会を悩ませる問題に取り組みます

Mutluluğumuz ve mutsuzluğumuza karar veren şey

私たちが幸せか不幸せかを決めるのは

Mübarek hatırlamadan veren ve unutmadan alandır.

人にものを与えてそれを覚えていず、人から貰ってそれを忘れない人は幸いなるかな。

Başka biri var mı teklif veren?

ほかに値をつける人はいませんか。

Bu bileti Joe'ye veren Bay White'tı.

ジョーにこの切符をあげたのはホワイトさんでした。

Onu sana veren kişi Tom muydu?

トムがそれ、くれたの?

Tom bana bu elmayı veren kişidir.

このリンゴをくれたのはトムなんだ。

Mary'ye o kolyeyi veren Tom değildi.

メアリーにあのネックレスをあげたのは、トムじゃなかったんだ。

O, ısırdığında acı veren korkunç bir katil,

毒で苦痛を与える 邪悪な殺し屋で

Her türlü toplum hizmeti veren servisler bulunmakta.

どのメガシティにもあるような 機能を果たします

Kamu hizmeti veren şirket en sonunda yıktı,

電力会社が発電所をやっと解体し

Bunu tarihimize şekil veren ırkçılık ve seksizmin

歴史的に繰り返し起こる 人種差別や性差別は

Bana güzel çiçekleri veren senin kız kardeşindi.

- 私に美しい花をくれた少女は君の妹でした。
- 私に美しい花をくれた少女は君のお姉さんでした。

Alçaltıcı, kendine zarar veren, şiddet yanlısı olduğunu söylüyor.

反教育的で 侮辱的で 自滅的で 暴力を礼賛し―

Biz aynı zamanda bu kültüre yön veren kişileriz,

その文化を形成するのは 私たちですから

O, her zaman emirler veren biri olmak zorunda.

彼女はいつだって自分が命令する立場にいないと気がすまないのです。

Bu mesleği yapmaya karar veren sendin, değil mi?

自分で選んだ仕事なんでしょ?

Bu abide ülkeleri için hayatlarını veren askerlere adandı.

この記念碑は祖国に命を捧げた兵士を祭っている。

Yaşamı bize veren Tanrı, aynı zamanda özgürlük de verdi.

我々に生命を与えた神は我々に同時に自由を与え給うた。

Ney'in beş Mareşali, ölüm cezasına oy veren büyük çoğunluk arasındaydı.

ネイの仲間のマーシャルのうちの5人は、死刑に投票した大多数の中にいました。

'Evet, pazartesi gününü kötü geçirmek istiyorum' diye cevap veren oldu mu?

「月曜は悪い日にしたい」と 答えた方はいますか?

Ama ilaçlara zarar veren o değil. Bu muhtemelen bir maymunun işi.

でもくすりはいじってないな サルかもしれない

, ancak zaferi kazanmaya yardımcı olarak cesurca karşılık veren genç askerlerinden etkilendi.

矢面に立たされた若い徴兵の行動に感動したが、 勇敢に反撃し、勝利を勝ち取った。

Birçok ülkede besleyici gıda yetiştirmeye çok az imkân veren veya hiç imkân vermeyen

栄養の高い野菜の供給が少ないか ほとんどない