Translation of "Üç" in Portuguese

0.010 sec.

Examples of using "Üç" in a sentence and their portuguese translations:

Üç fikir, üç çelişki.

Três ideias, três contradições.

Üç kere üç dokuz yapar.

Três vezes três é nove.

Yaklaşık üç.

Quase três.

- Üç araban var.
- Üç arabanız var.

- Você tem três carros.
- Tu tens três carros.

- Üç saat geciktin.
- Üç saat geciktiniz.

Você está três horas atrasado.

Üç kuşak şeyleri üç şekilde görür.

Três gerações veem as coisas de três maneiras.

- Üç kişi öldü.
- Üç kişi öldürüldü.

Três foram mortos.

- Üç seçeneğin var.
- Üç seçeneğiniz var.

Você tem três opções.

- Üç sorunun var.
- Üç problemin var.

Você tem três problemas.

Üç kedim ve üç köğeğim var.

Eu tenho três gatos e três cachorros.

- Üç araban var.
- Senin üç araban var.
- Üç arabanız var.

- Você tem três carros.
- Tu tens três carros.

- Üç oğlum var.
- Benim üç oğlum var.

Eu tenho três filhos.

On üç yaşındayken hastanede üç ay geçirdim.

Passei três meses no hospital quando eu tinha treze anos.

- Üç dondurma lütfen.
- Üç dondurma verir misiniz?

Três sorvetes, por favor.

Tom on üç yaşındayken üç dil konuşabiliyordu.

- O Tom falava três idiomas quando tinha treze anos.
- O Tom falava três idiomas quando ele tinha treze anos.

- Tom üç dili konuşabilir.
- Tom üç dil konuşabilir.
- Tom üç dil biliyor.

Tom sabe falar três idiomas.

- Üç kız evladım var.
- Üç kızım var.
- Üç tane kızım var.
- Benim üç kızım var.
- Benim üç tane kızım var.
- Benim üç tane kız evladım var.
- Üç tane kız evladım var.

Eu tenho três filhas.

- Tom'un üç amcası var.
- Tom'un üç tane amcası vardır.
- Tom'un üç dayısı var.
- Tom'un üç eniştesi var.

Tom tem três tios.

Bir... İki... Üç.

Um, dois, três.

On üç yıl.

Treze.

Üç adam vardı.

Havia três homens.

Üç yıldır evliyiz.

Somos casados há três anos.

Bugün üç Ekim.

É dia três de outubro.

Üç kameram var.

Eu tenho três câmeras.

Üç gün önceydi.

Foi há três dias.

Üç hafta geçti.

Três semanas se passaram.

Üç saattir buradayız.

Estamos aqui há três horas.

Üç haftan var.

Você tem três semanas.

Üç dakikan var.

Você tem três minutos.

Üç kuzenim var.

Eu tenho três primos.

Üç kedim var.

Eu tenho três gatos.

Üç çocuğum var.

Tenho três filhos.

Üç çocuğumuz var.

Nós temos três filhos.

Üç mü dedin?

Você disse "três"?

Havuç üç dolar.

As cenouras custam três dólares.

Üç uçağımız vardı.

Tínhamos três aviões.

Saat yaklaşık üç.

São quase três horas.

Üç gündür buradayım.

Estou aqui há três dias.

Üç saattir buradayım.

Já estou aqui há três horas.

Üç yıldır Boston'dayım.

Estou em Boston há três anos.

Üç gündür uyumadım.

Eu não durmo há três dias.

Üç bilgisayarım var.

Eu tenho três computadores.

Üç saat bekledim.

- Esperei por três horas.
- Esperei três horas.

Saat sadece üç.

São só três horas.

Üç kayıp var.

Existem três não contabilizados.

Üç rehine öldürüldü.

Três reféns morreram.

Üç kilo aldım.

Engordei três quilos.

Üç kişi öldü.

Três pessoas morreram.

Üç işçi öldü.

Três trabalhadores morreram.

Üç Kanadalı öldürüldü.

Três canadenses foram mortos.

Üç kişi kurtarıldı.

Três pessoas foram resgatadas.

Üç kadın gülümsedi.

As três mulheres sorriram.

Üç kardeşim var.

Eu tenho três irmãos.

Üç adam güldü.

Os três homens riram.

Üç olasılığımız var.

- Temos três possibilidades.
- Nós temos três possibilidades.

Üç haftamız var.

- Nós temos três semanas.
- Temos três semanas.

Saat üç buçuk.

- São três e meia.
- São 3h30.

Üç mektup yazdım.

- Eu escrevi três cartas.
- Escrevi três cartas.

Üç oğlu vardı.

Ele tinha três filhos.

Üç altının yarısıdır.

Três é uma metade de seis.

Üç tabak kırdım.

Eu quebrei três pratos.

Ders Üç zor.

A lição três é difícil.

Üç mil yürüdük.

- Andamos três milhas.
- Andamos quase cinco quilômetros.

Üç top oynayabilirim.

- Eu posso fazer malabarismos com três bolas.
- Posso fazer malabarismos com três bolas.
- Consigo fazer malabarismos com três bolas.
- Eu consigo fazer malabarismos com três bolas.

Üç yıldır bekliyorum.

Já faz três anos que espero.

Üç kilometre koştuk.

Nós corremos três quilômetros.

Üç dil konuşurum.

Eu falo três línguas.

- Üç gündür yemek yemiyorum.
- Üç gündür yemek yemedim.

Não como há três dias.

On üç yaşındayken bu hastanede üç hafta geçirdim.

Passei três semanas neste hospital quando eu tinha treze anos.

- Amcamın üç çocuğu var.
- Dayımın üç çocuğu var.

Meu tio tem três filhos.

- Onlar üç kitap yazdılar.
- Onlar üç kitap yazdı.

Eles escreveram três livros.

- Tom üç dil konuşur.
- Tom üç dil biliyor.

Tom fala três idiomas.

- Tom on üç yaşında.
- Tom on üç yaşındadır.

Tom tem treze anos de idade.

- Halamın üç çocuğu var.
- Teyzemin üç çocuğu var.

Minha tia tem três filhos.

- Bu üç gün yeter.
- Bu üç günlüğüne yeter.

- É o bastante por três dias.
- É suficiente por três dias.

- Üç kez Fransa'ya gitti.
- Fransa'ya üç kez gitti.
- O, Fransa'ya üç kez gitti.

Ela foi à França três vezes.

- Onun üç çocuğu vardır.
- Onun üç tane çocuğu vardır.

Ele tem três filhos.

- Üç fincan kahve içti.
- O, üç fincan kahve içti.

Ela tomou três taças de café.

- O üç kez Londra'da bulundu.
- Üç kez Londra'ya gitti.

Ele esteve em Londres três vezes.

Burası üç yıldızlı bir otel; gecesi üç yüz dolardır.

Aqui há um hotel três estrelas; custa trezentos dólares por noite.

- On üç kişi hayatını kaybetti.
- On üç kişi öldü.

Treze pessoas morreram.

- Sadece üç kişi kurtuldu.
- Sadece üç kişi hayatta kaldı.

- Só três pessoas sobreviveram.
- Apenas três pessoas sobreviveram.

- O, üç yıl önce öldü.
- Üç yıl önce öldü.

- Ele morreu três anos atrás.
- Ele morreu faz três anos.
- Faz três anos que ele morreu.

- Noel sadece üç gün uzaklıktadır.
- Noel'e sadece üç gün var.
- Noel'e sadece üç gün kaldı.

Só faltam três dias para o Natal.

Üç ay sonra bulundu,

Foi encontrada três meses depois.

Yani dolandırıcılık üç kağıtçılık

tão fraude três fabricação de papel

üç kere tahtaya vururlardı

Eles acertaram o tabuleiro três vezes

Üç fincan kahve içtin.

Você bebeu três xícaras de café.