Translation of "Anlamak" in Portuguese

0.008 sec.

Examples of using "Anlamak" in a sentence and their portuguese translations:

Seni anlamak zor.

- É difícil te entender.
- Está difícil de te entender.

Tom'u anlamak istiyorum.

Quero entender o Tom.

O anlamak istiyordu.

Ela queria entender.

Birini anlamak birini sevmektir.

Entender alguém é amar alguém.

Onun teorisini anlamak zordur.

É difícil entender a teoria dele.

Bu meseleyi anlamak zorundayız.

Temos que entender esse problema.

Onun fikirlerini anlamak zordur.

- É difícil entender as suas ideias.
- É difícil entender as ideias dele.

Ve nasıl olduğunu anlamak, ne kadar tehlikeli olduğunu anlamak için önemli.

E entender COMO, é crucial para saber o quanto ele é realmente perigoso.

Onun fikirlerini anlamak kolay değildir.

- Não é fácil entender as suas ideias.
- Não é fácil entender as ideias dele.

Bu cümlenin anlamını anlamak zorundayım.

Preciso entender o significado dessa sentença.

Tom'un ne istediğini anlamak zor.

É difícil descobrir o que Tom quer.

Sadece bilip bilmediğini anlamak istedim.

Eu só queria ver se você sabia.

Bu sözlükteki örnekleri anlamak kolay.

Os exemplos neste dicionário são fáceis de entender.

- Bunu anlamak hiç de kolay değil.
- Bunu anlamak hiç kolay değil.
- Kolayca anlaşılmaz.

- Está longe de ser fácil entendê-lo.
- Não é nada fácil entendê-lo.

Cevabın şiddet değil anlamak olduğunu görebiliyordum.

Consegui ver que a resposta é a compreensão, e não a violência.

Her şeyi anlamak her şeyi affetmektir.

Tudo compreender é tudo perdoar.

Matematiği anlamak için beynimi yenmek zorundayım.

Eu tenho que quebrar a cabeça para entender matemática.

Niçin bırakmak istediğini anlamak kolay değil.

Não é fácil entender por que você quer ir embora.

Bazı Asya filmlerini anlamak çok zordur.

Alguns filmes asiáticos são muito difíceis de compreender.

İnsanların Tom'u neden sevdiğini anlamak kolay.

É fácil ver por que as pessoas gostam do Tom.

Biraz anlamak yanlış anlamaktan daha iyidir.

É melhor perceber pouco do que não perceber.

İnsanların Tom'a neden güvendiğini anlamak kolay.

É fácil entender porque as pessoas confiam no Tom.

Tom bunu anlamak için daha çok küçük.

Tom ainda é jovem demais para entender isso.

İnsanların neden Tom'dan nefret ettiğini anlamak kolay.

É fácil ver por que as pessoas odeiam Tom.

- Benim doğru konuşup konuşmadığımı anlamak için gözleri yüzümü aradı.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.

Seus olhos buscaram meu rosto para ver se eu falava a verdade.

Ama bunu anlamak yıllarımı aldı, çok uzun yıllar.

mas isso levou-me muitos anos.

- Neden beni görmek istedin?
- Neden beni anlamak istemedin?

- Por que quis me ver?
- Por que queria me ver?
- Por que queriam me ver?

Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.

Demorou muito pra entender o que ela estava dizendo.

Onun ne söylemeye çalıştığını anlamak bir süremi aldı.

- Precisei de um pouco de tempo para entender o que ela tentava me dizer.
- Eu precisei de um tempo para entender o que ela tentava me dizer.
- Eu precisei de um tempo para entender o que ela estava tentando dizer.

İnsanlar hayatı anlamak için değil, yaşamak için yaratılmıştır.

O ser humano não é feito para entender a vida, mas para vivê-la.

- Bu kitabın anlaşılması zordur.
- Bu kitabı anlamak zordur.

É um livro de difícil compreensão.

Ne var ki bunu anlamak için yaş almak gerekiyor.

Mas para aprendermos isto, temos de envelhecer.

Bizimle gitmeyi isteyip istemediğini anlamak için Tom'a mesaj atacağım.

Eu vou enviar um mensagem para o Tom e vê se ele quer ir com a gente.

Tom'u arayıp yarın beni ziyaret etmeye gelip gelemeyeceğini anlamak istiyorum.

Eu gostaria de ligar para o Tom para saber se ele vem me visitar amanhã.

Onun yeterince tatlı olup olmadığını anlamak için kekin tadına baktı.

Ela experimentou o bolo para ver se estava doce o bastante.

Çok sayıda öğrenci konuştuğu için, profesörün söyleyecek neyi olduğunu anlamak zordu.

Com tantos alunos batendo papo, foi difícil escutar o que o professor tinha para falar.

İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.

A maior deficiência da raça humana é a nossa inabilidade de compreender a função exponencial.

Onlar cesedin Tom'a ait olup olmadığını anlamak için bir DNA karşılaştırması yaptılar.

Fizeram uma comparação de DNA para descobrir se o corpo era de Tom.

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.

Deus não é um ente limitado que se senta sozinho num trono de ouro nas nuvens. Deus é pura consciência e encontra-se no interior de tudo. Compreendendo essa verdade, aprenda a aceitar e amar a todos igualmente.