Translation of "çıkması" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "çıkması" in a sentence and their spanish translations:

Kadınların gece sokağa çıkması yasaklanmıştır

las mujeres tienen prohibido salir de noche

Tom'un televizyona çıkması rica edildi.

Le pidieron a Tom que saliera en televisión.

Onunla birlikte dışarı çıkması istendi.

Le pidieron que se fuera con él.

Tom'un köpeğinin dışarı çıkması gerekiyordu.

El perro de Tom tenía que salir.

Bunlar, şehrin ortaya çıkması için geçen

Estas son imágenes del mismo sitio

Böyle bir virüsün çıkması mı gerekiyordu?

¿se suponía que se lanzaría un virus así?

Soğuk sabahlarda arabanın yola çıkması zor.

Es difícil hacer arrancar el coche en las mañanas frías.

Onun aniden ortaya çıkması hepimizi şaşırttı.

Su repentina aparición nos sorprendió a todos.

Tom Mary'nin John'la çıkması fikrine katlanamaz.

Tom no puede soportar la idea de que Mary salga con John.

Ölünün kırkının çıkması İslami bir gelenek değildir

No es una tradición islámica que salgan los cuarenta

Tom, Mary'nin John'la birlikte çıkması fikrini sevmedi.

A Tom no le gustaba la idea de que Mary saliese con John.

Sonra da halatın buradan çıkması için küçük bir siper.

Y, luego, una pequeña zanja para que la cuerda salga por allí.

, deniz seviyesinin iki veya on metreye çıkması halinde katliam

viven a una altitud de un metro sobre el nivel del mar. Esto significa una

. Waterloo harekatı sırasında emirlerin yoldan çıkması ve komutanların rollerinden emin

Se produjeron errores cruciales durante la campaña de Waterloo, las órdenes se desviaron y los comandantes

Onun bu fırtınalı havada dışarı çıkması için deli olması gerekir.

Debe estar loco para salir con esta tormenta.

Parmaklarınızla kaldırırken altından hızlıca bir şey çıkması ihtimaline karşın dikkatli olun.

Deben tener cuidado al levantar esto con los dedos en caso de que algo salga de abajo.

Kavurucu güneş, çoğu çöl hayvanının sadece gece dışarı çıkması anlamına gelir.

El sol abrasador significa que muchos animales del desierto solo salen de noche.

Tom, Mary'nin John ile dışarı çıkması kendisine sorun olmamış numarası yaptı.

Tom fingía que no le importaba que Mary saliese con John.