Translation of "üzereydi" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "üzereydi" in a sentence and their spanish translations:

O, bayılmak üzereydi.

Estaba al punto de desmayarse.

O, ağlamak üzereydi.

Ella estaba a punto de llorar.

O başlamak üzereydi.

Él estaba por empezar.

O konuşmak üzereydi.

- Él iba a hablar.
- Estaba a punto de hablar.
- Él estaba a punto de hablar.

Uçak kalkmak üzereydi.

El avión estaba a punto de despegar.

Sabırları bitmek üzereydi.

La paciencia de ellos estaba al límite.

Evden ayrılmak üzereydi.

Ella estaba a punto de salir de la casa.

Çocuk boğulmak üzereydi.

El niño estuvo a punto de ahogarse.

Güneş batmak üzereydi.

- Se iba a poner el sol.
- El ocaso era inminente.

Tom ağlamak üzereydi.

Tom estaba al borde de las lágrimas.

Telefonunuzun şarjı bitmek üzereydi,

y su teléfono se quedaba sin batería

Ve suçu kabullenmek üzereydi,

y estaba a punto de declararse culpable,

O kendini öldürmek üzereydi.

Ella estaba a punto de quitarse la vida.

O, dışarı çıkmak üzereydi.

Ella estaba a punto de salir.

Onların sabrı tükenmek üzereydi.

Estaban a punto de perder la paciencia.

Nixon başkan olmak üzereydi.

Nixon estuvo a punto de ser presidente.

- Adının söylendiğini duyduğunda uyumak üzereydi.
- Adının çağrıldığını duyduğunda, o uyumak üzereydi.

Estaba a punto de dormirse cuando oyó que alguien decía su nombre.

Ters bir şey olmak üzereydi.

Algo malo estaba a punto de suceder.

Kötü bir şey olmak üzereydi.

- Algo malo estaba a punto de ocurrir.
- Algo malo está a punto de ocurrir.

Telefon çaldığında babam ayrılmak üzereydi.

- Mi papá estaba por salir cuando sonó el teléfono.
- Mi padre estaba a punto de irse cuando sonó el teléfono.

Oraya vardığımda onlar gitmek üzereydi.

Estaban a punto de salir cuando llegué allí.

Adının söylendiğini duyduğunda uyumak üzereydi.

Estaba a punto de dormirse cuando oyó que alguien decía su nombre.

Jane evi terk etmek üzereydi.

Jane estaba a punto de salir de la casa.

Ağustos geldi, okullar açılmak üzereydi

Entonces, vino agosto, las clases estaban por comenzar

Sami kapı ziline basmak üzereydi.

Sami estaba a punto de pulsar el timbre de la puerta.

O, telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi.

Estaba a punto de salir cuando sonó el teléfono.

Tom Mary kapıyı çaldığında gitmek üzereydi.

Tom estaba a punto de irse cuando María golpeó a la puerta.

Ona telefon ettiğimde Bob gitmek üzereydi.

Bob estaba a punto de irse cuando le llamé.

Tom'un hayatı sonsuza dek değişmek üzereydi.

La vida de Tom cambiaría para siempre.

Ama onunla tanıştığımda ipoteği paraya çevrilmek üzereydi.

Pero cuando lo conocí, estaban a punto de ejecutarle la hipoteca.

İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

Cuando llegué a la estación, el tren estaba a punto de irse.

Birisi kapıyı çaldığında o yatmaya gitmek üzereydi.

Ella estaba por irse a dormir cuando alguien tocó la puerta.

Tom vurulmak üzereydi ama o bunu bilmiyordu.

Estaban por dispararle a Tom, pero él no lo sabía.

Garip bir ses duyduğumda uçak havalanmak üzereydi.

Oí un ruido extraño cuando el avión estaba a punto de despegar.

Kapı zili çaldığında Tom bir banyo yapmak üzereydi.

Tom estaba a punto de tomar un baño cuando sonó el timbre.

Tom yaşamının en önemli telefon görüşmesini yapmak üzereydi.

Tom estaba a punto de hacer la llamada telefónica más importante de su vida.

O, kapıdan içeri girdiğinde o, onu aramak üzereydi.

Ella estaba a punto de llamarlo cuando entró por la puerta.

Tom Mary'nin çığlık attığını duyduğunda telefonu kapamak üzereydi.

Tom estaba a punto de colgar cuando oyó gritar a Mary.

Balalayka filmi onun en son filmi olmak üzereydi neredeyse

la película balalaika estaba a punto de convertirse en su última película

Adam onun yüzüne yumruk attığında o, özür dilemek üzereydi.

Él iba a disculparse cuando el hombre le pegó un puñetazo en la cara.

O ona hamile olduğunu söylediğinde Tom Mary'den ayrılmak üzereydi.

Tom estaba a punto de terminar con María cuando ella le dijo que estaba embarazada.

Avrupa en kanlılara tanıklık etmek üzereydi Napolyon Savaşları günü savaşı.

Europa estaba a punto de ser testigo del día más sangriento de las Guerras Napoleónicas.

Uçurumun üstünde duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.

Un hombre de pie en el acantilado estaba a punto de suicidarse saltando al vacío.