Translation of "Düşman" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Düşman" in a sentence and their spanish translations:

- Düşman tarafından sarıldım.
- Etrafımı düşman sarmış.
- Etrafım düşman dolu.

Estoy rodeado de enemigos.

Düşman zayıf.

El enemigo es débil.

Düşman olmayalım.

No seamos enemigos.

Düşman kasabaya saldırdı.

El enemigo atacó el pueblo.

Düşman, ülkemize geldi.

El enemigo ha venido a nuestro país.

Düşman olmamızı istemiyorum.

No quiero que seamos enemigos.

Düşman, kente yaklaşıyor.

El enemigo se aproxima a la ciudad.

Düşman arkadan saldırdı.

El enemigo atacó por detrás.

Düşman öfkeyle saldırdı.

El enemigo embistió con furia.

Onu kendine düşman etme.

No hagas de él un enemigo.

Düşman fabrikaya bombalar attı.

El enemigo bombardeó la fábrica.

Düşman bize gece saldırdı.

El enemigo nos atacó por la noche.

O, düşman. Anlamıyor musun?

Él es el enemigo. ¿No entendés?

İki düşman yüz yüzeydi.

Los dos enemigos estaban frente a frente.

Vahşi yaşama düşman, betondan ormanlar.

Selvas de concreto, hostiles a la vida silvestre.

Toplumun yarısını düşman ilan ediyor

declarando enemigo a la mitad de la sociedad

Ordumuz düşman savunmasını yardı geçti.

Nuestras tropas consiguieron traspasar las defensas del enemigo.

Krallık düşman tarafından işgal edildi.

El reino fue invadido por el enemigo.

Tepeyi düşman güçlerine terk ettiler.

Dejaron el monte a fuerzas enemigas.

Onu bir düşman olarak görüyorum.

- Yo lo considero mi enemigo.
- Yo lo considero un enemigo.

Onlar on düşman gemisini batırdılar.

Ellos hundieron diez naves enemigas.

Onlar düşman değiller fakat dostlar.

Ellos no son enemigos sino amigos.

Şehir düşman uçakları tarafından bombalandı.

- Aviones enemigos bombardearon la ciudad.
- La ciudad fue bombardeada por aviones enemigos.

Güneyde çok fazla düşman var.

En el sur hay demasiados enemigos.

Düşman saldırısı şafakta sona erdi.

El ataque enemigo cesó al amanecer.

Biz ufuktaki düşman gemilerini görebiliyorduk.

Podíamos ver barcos enemigos en el horizonte.

Düşman, gemilerimizin çoğunu tahrip etti.

El enemigo destruyó muchos de nuestros barcos.

Düşman yüzler tarafından kuşatıldığımı görüyorum.

Veo que estoy rodeado de rostros hostiles.

Onlar düşman değiller, onlar ortaklar.

Ellos no son enemigos sino aliados.

Ve ortak bir düşman, yani pandemi,

y el enemigo común, la pandemia,

Sabaha kadar düşman ordusunun kampı kuşatılmıştı.

- Hasta la mañana, el campamento del ejército enemigo estaba rodeado.
- Hasta esta mañana, el campamento de la armada enemiga estaba rodeado.

En korkunç düşman eski bir arkadaştır.

El enemigo más terrible es un amigo pasado.

Düşman bütün gece saldırıya devam etti.

El enemigo siguió atacando la noche entera.

Polis, iki düşman çeteyi ayırmaya çalıştı.

La policía trató de separar las dos pandillas hostiles.

Arkadaşlarınızla arkadaş ve düşmanlarınızla düşman olun.

Sé amigo de tus amigos y enemigo de tus enemigos.

Düşman olarak gördüğü ve düşman olarak tüm dünyaya ilan ettiği adamla yan yana geliyor

Acompaña al hombre a quien ve como enemigo y declara al mundo entero como enemigo.

Himilco'nun adamları düşman gemisinin bordasına hücum ediyor.

Los hombres de Himilco se apresuran a abordar los navíos enemigos.

Ancak düşman ateşinin ağırlığı ile geri püskürtüldü.

pero fue rechazado por el peso del fuego enemigo.

Ansızın düşman bombaları üzerimize yağmur gibi geldi.

De repente, las bombas del enemigo cayeron sobre nosotros como lluvia.

Düşman daha fazla direnç göstermeden pes etti.

El enemigo se rindió sin dar más resistencia.

Tom düşman tarafından esir alındığını iddia etti.

Tom sostenía que había sido capturado por el enemigo.

Eski dosttan daha tehlikeli bir düşman yoktur.

No hay un enemigo más peligroso que un viejo amigo.

Düşman topraklarında şaşırtıcı bir zorunlu yürüyüşe yönlendirdi . nehir

cruzando el río Dniéper helado por la noche, sacando personalmente a los hombres de la zona. río cuando

Büyük bir düşman, pagan çiftçi ordusu tarafından karşılandılar .

con un enorme ejército de agricultores paganos hostiles.

Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

La caballería enemiga cruzó el río por un vado desconocido.

Bir düşman çok fazla, yüz arkadaş çok az.

Un sólo enemigo es demasiado y cien amigos no son nada.

, köprüden atladı ve düşman ateşi altında kıyıya doğru ilerledi

saltar del puente y vadear a tierra bajo el fuego enemigo.

Napolyon'un düşman merkezine karşı kararlı hamlesi için zaman kazandı.

ganando tiempo para el movimiento decisivo de Napoleón contra el centro enemigo.

O Aralık ayında, Austerlitz'de Napolyon, Soult'un birliklerine düşman merkezine

Ese diciembre, en Austerlitz, Napoleón confió al cuerpo de Soult el ataque principal al

Yorgun, düşman piyade zar zor kavga etti ve çabucak bunaldılar.

Exhausta, la infantería enemiga apenas ofrece resistencia, y es rápidamente abrumada.

Bırak artık bana bir şey olmaz naralarını. Karşımızdaki düşman korona.

Déjame saber qué pasa ahora. El enemigo que nos enfrenta es la corona.

Emirleri yazıya döktü, raporları dosyaladı ve istihbaratı topladı. düşman kuvvetleri…

transcribían órdenes, archivaban informes y recopilaban inteligencia sobre fuerzas enemigas…

Bu meşaleler sürüsünün düşman askeri olmadığını bilemediler. Bunlar Kartacalı kamp sivilleri...

Poco sabían que la columna de antorchas no eran soldados enemigos, sino miles de

Ağır dövüş patlak verirken Napolyon hala sadece düşman korumasıyla yüzleştiğine inanıyordu.

Cuando estalló el fuerte combate, Napoleón aún creía que solo se enfrentaba a la retaguardia enemiga.

"EY,ISLAM!!!" diye 3 kere bağırdı ve adamlarıyla birlikte düşman hattına saldırdı.

“Oh, Islam!!!” gritó el tres veces y cargó contra la línea enemiga con su séquito personal.

Bununla birlikte sahildeki Kartaca gözcüleri yaklaşan düşman filosunu tespit edip alarm veriyor.

Sin embargo, exploradores cartagineses a lo largo de la costa avistan la flota enemiga y hacen sonar la alarma.

Scipio'nun geri çekilmekten başka çaresi yok, farkediyor ki düşman bölgesinin içerisinde sıkışmış.

Escipión no tiene otra opción más que retirarse, dandose cuenta de que está muy dentro en territorio hostil.

Ayrıca izciler, casuslar ve mahkumlardan gelen düşman hareketleri hakkındaki en son raporlar.

así como los últimos informes sobre movimientos enemigos de exploradores, espías y prisioneros.

Sonra hattı stabilize oldu, Davout saldırıya geçti ... ve düşman ordusunu bozguna uğrattı.

Luego, su línea se estabilizó, Davout pasó a la ofensiva ... y derrotó al ejército enemigo.

Bu esnada, merkezde Romalılar birden fazla düşman gemisine mandallanmış vaziyette karmaşa gittikçe artıyor.

Mientras tanto, la lucha caótica se esparce en el centro conforme los romanos se aferran a varias naves enemigas.

Ve düşman, arazi, yollar ve operasyonları etkileyebilecek diğer her şey hakkında raporları harmanlamak.

y recopilar informes sobre el enemigo, el terreno, las carreteras y cualquier otra cosa que pueda afectar las operaciones.

Bununla birlikte, Soult'un artık kendisini düşman ateşine maruz bırakmaya daha az meyilli olduğu

Sin embargo, se observó que Soult ahora estaba menos inclinado a exponerse al fuego enemigo,

İki ay sonra, şimdi düşman tarafından kuşatılmış olan Badajoz'u rahatlatmak için tekrar kuzeye yürüdü

Dos meses más tarde, volvió a marchar hacia el norte para relevar a Badajoz, ahora sitiada por el enemigo,

Ancak Soult 20.000 adamla kuzeye yürüdü ve Badajoz'u ele geçirdi… ancak Barrosa yakınlarında bir düşman inişinin

sin embargo Soult marchó hacia el norte con 20.000 hombres, capturando Badajoz… pero se retiró al recibir noticias