Translation of "Hayalet" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Hayalet" in a sentence and their spanish translations:

...hayalet misali kaybolurlar.

desaparecen como fantasmas.

Bunlar mavi hayalet.

Son fantasmas azules.

Tom bir hayalet gördü.

Tom vio a un fantasma.

Sen bir hayalet misin?

- ¿Sos un fantasma?
- ¿Eres un fantasma?

O bir hayalet avcısı.

Es un cazafantasmas.

Bir hayalet gördüğümü düşündüm.

- Creí haber visto un fantasma.
- Creí ver un fantasma.

Bir hayalet bana bakıyor.

Un fantasma me está mirando.

O bir hayalet yazar.

- Ella es una escritora anónima.
- Ella hace de negro para otro escritor.

Bir hayalet kadar solgunsun.

Estás pálido como un fantasma.

Bu ormanda hayalet varmış.

Se cree que existen fantasmas en este bosque.

Hayalet görmüş gibi gözüküyorsun.

Te ves como si hubieras visto a un fantasma.

O, hayalet görünce şaşırdı.

Ella estaba sorprendida cuando vio al fantasma.

Aynada bir hayalet var.

Hay un fantasma en el espejo.

Bir hayalet görsen ne yaparsın?

¿Qué harías si vieras a un fantasma?

Bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.

Ella lucía como si hubiera visto a un fantasma.

Bir hayalet gibi solgun görünüyorsun.

Te ves tan pálido como un fantasma.

Karanlık ev bir hayalet gibiydi.

La tenebrosa casa era como un fantasma.

Hayalet onu rüyalarında ziyaret eder.

El fantasma la visita en sus sueños.

Hayalet kadar beyazsın. Hasta mısın?

Estás más pálido que un fantasma. ¿Estás enfermo?

- Az önce bir hayalet görmüş gibi gibisin.
- Az önce bir hayalet görmüş gibisiniz.

Parece que acabas de ver un fantasma.

O bir hayalet görmüş gibi hissetti.

Ella se sintió como si hubiera visto a un fantasma.

Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

Tom dice que él incluso ha visto un fantasma.

Sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.

Parecía como si hubiese visto un fantasma.

Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.

El Fantasma lentamente, con gravedad, en silencio, se acercó.

Çocuk bir hayalet gördüğünde korktuğunu hissetti.

El niño se cayó de miedo cuando vio un fantasma.

O bir hayalet görmüş gibi görünüyor.

Ella parecía como si hubiera visto un fantasma.

Tom bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.

Tom lucía como si hubiera visto un fantasma.

O, sanki bir hayalet görmüş gibi donakaldı.

Se quedó paralizada, como si hubiera visto un fantasma.

Bütün gece hayalet hikâyeleri anlatarak uyanık kaldık.

Pasamos la noche despiertos contando historias de fantasmas.

Mavi hayalet gösterisinin seneye de gerçekleşmesini garanti ediyor.

y asegura que el espectáculo de los fantasmas azules vuelva el año próximo.

Onun kızı bir hayalet gördüğünden beri aynı değil.

Su hija ya no es la misma desde que vio a un fantasma.

Cock Lane'in Hayaleti, 18.yy'dan bir İngiliz hayalet hikayesidir.

El Fantasma de Cock Lane es un cuento de fantasmas inglés del siglo 18.

Tom, terk edilmiş evin etrafında dolaşan bir hayalet gördüğünü söylüyor.

Tom dice que vio a un fantasma pasearse por la casa abandonada.

Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

Un fantasma es un signo visible externo de un miedo interno.

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

Pero hasta las mantarrayas de cinco metros empequeñecen al lado del pez más grande del mar.

Leonardo DiCaprio, Hayalet filminde Hugh Glass rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında Oscar kazandı.

Leonardo DiCaprio ganó el Oscar al mejor actor por su papel de Hugh Glass en el Renacido.

Cadılar Bayramı Kuzey Amerika'ya, bir şenlik ateşi etrafında hasadı kutlayan, birbirlerine hayalet hikayeleri anlatan, şarkı söyleyen ve fal bakan Avrupalı göçmenler tarafından getirilmiştir.

Halloween fue traída a Norteamérica por inmigrantes de Europa que celebraban la cosecha alrededor de una fogata, compartían historias de fantasmas, cantaban, y se adivinaban la fortuna.