Translation of "Hayatını" in Spanish

0.010 sec.

Examples of using "Hayatını" in a sentence and their spanish translations:

Hayatını kurtardım.

Te he salvado la vida.

Yavaşça hayatını kaybediyor

Estaba muriendo lentamente

Hayatını eğitime adadı.

Ella dedicó su vida a la educación.

Bu hayatını kurtarabilir.

Podría salvarte la vida.

Hayatını tıpa adadı.

Dedicó su vida a la medicina.

- Tom şehir hayatını sevmez.
- Tom şehir hayatını sevmiyor.

A Tom no le gusta la vida en la ciudad.

Mesleği insanların hayatını kurtarmaktı

Su trabajo era salvar la vida de las personas.

Binlerce insan hayatını kaybetti,

Miles de personas perdieron la vida,

...geri kalanının hayatını kurtarır.

es un salvavidas para el resto.

çekime giderken hayatını kaybetti

murió en el camino a la filmación

34 kişinin hayatını yitirmesi

34 personas perdieron la vida

İlaç onun hayatını kurtardı.

El medicamento le salvó la vida.

Ertesi gün hayatını kaybetti.

Murió al día siguiente.

Köpek kızın hayatını kurtardı.

El perro salvó la vida de la muchacha.

Hayatını doğanın korunmasına adadı.

Ha consagrado su vida a la preservación de la naturaleza.

Babası hayatını bilime adamıştı.

Su padre dedicó su vida a la ciencia.

Babası hayatını bilime adadı.

Su padre dedicó su vida a la ciencia.

O, hayatını çalışmasına adamıştır.

Ha dedicado su vida a la investigación.

Bu tavsiyeler hayatını kurtarabilir.

Estos consejos podrían salvarte la vida.

Tom hayatını değiştirmeyi istedi.

Tom quería cambiar su vida.

Ülkesi için hayatını verdi.

Él dio la vida por su país.

Karısı kazada hayatını kaybetti.

Su esposa murió en el accidente.

O yazarak hayatını kazanır.

Él se gana la vida escribiendo.

O, hayatını müziğe adadı.

Ella consagró su vida a la música.

O, hayatını barışa adadı.

Él dedicó su vida a la paz.

O, hayatını bilime adadı.

Ella dedicó su vida a la ciencia.

Elinden geldiğince hayatını yaşamalısın.

Debes vivir tu vida lo mejor que puedas.

Para onun hayatını değiştirdi.

- El dinero ha cambiado su vida.
- El dinero le cambió la vida.

Televizyon aile hayatını mahvediyor.

La televisión está arruinando la vida en familia.

Hayatını tıp mesleğine adadı.

Consagró su vida al oficio de la medicina.

Hayatını İngilizce dersi vererek kazanıyor.

Él se gana la vida enseñando inglés.

Tom hayatını kurtarmak için koştu.

Tom corrió por su vida.

Yeni ilaç onun hayatını kurtardı.

La nueva medicina le salvó la vida.

Hayatını kazanmak için çok çalışıyor.

Trabaja mucho para ganarse la vida.

Tom Mary'nin hayatını kurtarmaya çalıştı.

Tom intentó salvarle la vida a María.

Hayatını bu şartlar altında sürdüremezsin.

No puedes vivir tu vida bajo estas condiciones.

Ayakkabılar hayatını değiştirecek. Sinderella'ya sor.

Los zapatos te cambian la vida. Pregúntale a la Cenicienta.

Bunun için hayatını riske attı.

Él arriesgó su vida por aquello.

Bir öğretmen olarak hayatını kazandı.

Él se ganaba la vida como maestro.

O, bir kazada hayatını kaybetti.

Él perdió su vida en un accidente.

Birçok adam denizde hayatını kaybetti.

Muchos hombres han perdido su vida en el mar.

Bir araba kazasında hayatını kaybetti.

Perdió la vida en un accidente de coche.

Ben gerçekten şehir hayatını severim.

La verdad es que me gusta la vida en la ciudad.

O, hayatını riske atmayı umursamaz.

No le importa arriesgar la vida.

Benim için hayatını riske atma.

No arriesgues tu vida por mí.

Öğrenciler onun hayatını mutlu etti.

Los estudiantes alegraron su vida.

Tom pazartesi günü hayatını kaybetti.

Tom feneció el lunes.

Hayatını bir trafik kazasında kaybetti.

- Él perdió la vida en un accidente de tráfico.
- Se mató en un accidente de automóvil.

O şok nedeniyle hayatını kaybetti.

Ella murió del shock.

Bu köpek kızın hayatını kurtardı.

Este perro salvó la vida de la niña.

İkisi de Sara'yla hayatını veya problemlerini

Ninguno tiene la capacidad de hablar con Sara

Hayatını sürüngen araştırmalarında öncülük ederek geçirdi

Ha dedicado su vida a la investigación innovadora de reptiles,

Çocuğunu korumak için hayatını riske attı.

Ella arriesgó su vida para proteger a su hijo.

Kendi hayatı pahasına bebeğinin hayatını kurtardı.

Ella salvó la vida de su bebé al precio de perder la propia.

Bir bale dansçısı olarak hayatını kazanır.

Ella se gana el pan como bailarina de ballet.

Kendi hayatını riske atarak köpeği kurtardı.

Él salvó al perro arriesgando su propia vida.

Oğlu bir trafik kazasında hayatını kaybetti.

Su hijo murió en un accidente de tránsito.

Tom bir otomobil kazasında hayatını kaybetti.

Tom perdió la vida en un accidente de coche.

Bir milyon kişi savaşta hayatını kaybetti.

Un millón de personas perdieron la vida en la guerra.

Başyapıtını tamamlamak onun bütün hayatını aldı.

Le llevó toda su vida completar su obra maestra.

Tom bir tren kazasında hayatını kaybetti.

Tom murió en un accidente de tren.

Tom, bir trafik kazasında hayatını kaybetti.

Tom murió en un accidente de tránsito.

Tom, bir araba kazasında hayatını kaybetti.

Tom falleció en un accidente de auto.

Tom bütün hayatını kamu hizmetine adadı.

Tom dedicó su vida al servicio público.

En az altmış kişi hayatını kaybetti.

Por lo menos sesenta personas perdieron la vida.

Sağlık sistemine sahip olamamanın sıradan insanların hayatını

cómo la falta de acceso a servicios de salud seguros y asequibles

Tokatçı. saf bir insanın hayatını garibanlığını anlattı

El tokatçı. habló sobre la extrañeza de la vida de una persona pura

Aptalca bir şey yüzünden hayatını tehlikeye atma.

- No arriesgues tu cuello por algo tan ridículo.
- No juegues tu cuello por algo tan absurdo.

Ayı göründüğünde o, hayatını kurtarmak için kaçtı.

Corrió por su vida cuando el oso apareció.

İkinci Dünya Savaşı'nda birçok asker hayatını kaybetti.

Muchos soldados perdieron la vida en la Segunda Guerra Mundial.

Tom, hayatını değiştirdiğim için bana teşekkür etti.

Tom me agradeció que cambiara su vida.

O, özürlülere yardım etmek için hayatını adadı.

Ella dedicó su vida a ayudar a los discapacitados.

Tom bütün hayatını insanlara yardım ederek geçirdi.

Tom pasó toda su vida ayudando a gente.

Bu virüs nedeniyle birçok fil hayatını kaybetti.

Por culpa de ese virus, muchos elefantes perdieron la vida.

Başkalarının hayatını tatsız yapmadan hayatından zevk almalısın.

Deberías disfrutar tu vida sin hacer desagradable la vida de los otros.

Bu köpek şu küçük kızın hayatını kurtardı.

Este perro salvó la vida de aquella niña.

Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir.

Solo una operación urgente puede salvar la vida del paciente.

O, onu kurtarmak için hayatını riske attı.

Ella arriesgó su vida para salvarle.

Tom Mary'yi kurtarmak için hayatını riske attı.

Tom arriesgó su vida para salvar a Mary.

Tom bütün hayatını köpek balıklarını araştırmaya adadı.

Tom dedicó su vida a estudiar a los tiburones.

Tom bütün hayatını fakirlere yardım etmeye adadı.

Tom dedicó su vida a ayudar a los pobres.

- Tom soruna bir çözüm bulmak için hayatını adadı.
- Tom probleme bir çözüm bulmak için hayatını adamış.

Tom dedicó su vida a encontrar una solución al problema.

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

El simple contacto basta para salvarle la vida.

Onlar eski gazeteleri toplayarak ve satarak hayatını kazanıyor.

Ellos se ganan la vida recogiendo y vendiendo periódicos viejos.

- Hayatını kazanmak için çok çalışır.
- Ekmeğini taştan çıkarıyor.

Trabaja duro para ganarse la vida.

- Tom, Mary'nin hayatını kurtardı.
- Tom, Mary'nin yaşamını kurtardı.

Tom salvó la vida de Mary.

Bugün rocktaki en inanılmaz seslerinden birinin hayatını kutluyoruz.

Hoy nosotros celebramos la vida de una de las voces más increíbles en el rock.

O tüm hayatını fakir insanlara yardım etmeye adadı.

Él dedicó toda su vida a ayudar a la gente pobre.

Asker arkadaşının hayatını kurtarmak için kendini feda etti.

El soldado se sacrificó para salvar la vida de su amigo.

- Ülkesi için hayatını verdi.
- Ülkesi için canını verdi.

- Él dio la vida por el país.
- Él dio la vida por su país.

- Tom kanser nedeniyle hayatını kaybetti.
- Tom kanserden öldü.

Tomás murió de cáncer.

Büyük bir bomba düştü ve çoğu insan hayatını kaybetti.

Cayó una gran bomba y muchísimas personas murieron.

- Tom bir kazada öldü.
- Tom bir kazada hayatını kaybetti.

Tom murió en un accidente.

- On üç kişi hayatını kaybetti.
- On üç kişi öldü.

Trece personas han muerto.

- Bu ona hayatını kaybettirdi.
- Bu onun hayatına mal oldu.

Eso le costó la vida.