Translation of "Kanıt" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Kanıt" in a sentence and their spanish translations:

Kanıt bırakmayın.

No dejen evidencias.

Kanıt açıktır.

La evidencia es clara.

Kanıt önemsiz.

- La prueba es trivial.
- La demostración es trivial.

İşte bilimsel kanıt.

Aquí tenéis las evidencias científicas.

Hiçbir kanıt yoktur.

- No hay evidencia.
- No tienen ninguna prueba.

Tom kanıt ister.

Tom quiere evidencias.

Kanıt istiyor musun?

¿Quieres pruebas?

Tam bir kanıt olmasada

Aunque no hay evidencia completa

Bir kanıt görmek istiyorum.

Me gustaría ver alguna prueba.

Kanıt gün gibi ortada.

La evidencia habla por sí misma.

Kapsamlı bir bilimsel kanıt yayımladı.

que prueban que la adicción a los opiáceos es en realidad una enfermedad crónica.

Ancak bulgu bile kanıt olmayabilir.

Pero incluso la evidencia puede no ser prueba suficiente.

Polis kanıt ararken odayı inceledi.

El policía investigó cuidadosamente el cuarto en busca de evidencia.

Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıt gerektirir.

Las afirmaciones extraordinarias requieren evidencia extraordinaria.

Polis olay yerinde kanıt gizledi.

La policía plantó evidencia en la escena del crimen.

Onlar böyle bir kanıt bulmadılar.

Ellos no encontraron tales pruebas.

Bir iddia bir kanıt değildir.

Una afirmación no es una prueba.

Hem kanıt hem de çözüm önemsiz.

Tanto la demostración como la resolución son triviales.

Herhangi bir kanıt bırakmamak için dikkatliydim.

Tuve cuidado de no dejar ninguna prueba.

Ve tabii ilişkilendirmeler nedene kanıt teşkil etmiyor.

y, por supuesto, la correlación no prueba la causalidad.

Nörolojik olarak farklı olduğuma başka kanıt istiyorsanız

Y si necesitan más pruebas de que soy neurodivergente, sí,

Polis, adamın suçu işlediğine dair kanıt buldu.

La policía encontró evidencia de que el hombre cometió el crimen.

Bu hastalığın diyetten kaynaklandığına dair hiçbir kanıt yoktur.

No hay evidencia de que esta enfermedad sea causada por la dieta.

Tom'un hırsız olduğuna dair su götürmez kanıt var.

Hay pruebas indisputables de que Tom es el ladrón.

Onun için güvenilir bir kanıt olmadıkça, hiçbir şeye inanmamalıyız.

A menos que haya pruebas fidedignas de ello, no deberíamos creer nada.

Tom'un yasadışı bir şey yapmış olduğuna dair hiçbir kanıt yok.

- No hay evidencia de que Tom haya hecho nada ilegal.
- No hay pruebas de que Tom haya hecho nada ilegal.

Bu kirli giysiler onun suçsuzluğunu kanıtlayacak yeni bir kanıt parçası olabilirdi.

Esta ropa sucia podría ser una nueva prueba para probar su inocencia.

- Delil bizi onun masumluğuna ikna etti.
- Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.

La evidencia nos convenció de su inocencia.

Tom'un suçsuzluğunu kanıtlamak için herhangi bir kanıt bulmamızın hala olası olmadığını düşünüyorum.

Sigo pensando que es poco probable que encontremos alguna evidencia para demostrar la culpabilidad de Tom.