Translation of "Kendisinin" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Kendisinin" in a sentence and their spanish translations:

Kelimenin kendisinin tehlikesi,

el peligro de las palabras mismas,

Kendisinin çizdiği bir resim var.

Hay una pintura que pintó él mismo.

Hiç kimse kendisinin düşmanı değildir.

Nadie es su propio enemigo.

O, kendisinin hasta olduğuna inandırdı.

Ella fingió estar enferma.

Tom, kendisinin en kötü düşmanı.

Tom es su propio peor enemigo.

Kendisinin bir kahraman olduğuna inanır.

Él se cree un héroe.

O kendisinin hasta olduğunu düşünüyor.

Él se considera enfermo.

Mesika'da oğlu ve kendisinin öldürülmesinden korkuyordu.

donde explicó que temía que ella y su hijo fueran asesinados en México.

- Onu adresini biliyorum.
- Kendisinin adresini biliyorum.

Sé su dirección.

- Onun adresini biliyorum.
- Kendisinin adresini biliyorum.

Sé su dirección.

Kendisinin suçlu olmadığına inanmakta yalnız değiliz.

No somos los únicos que creen que él no es culpable.

Bu onun kendisinin yaptığı bir bebektir.

Este es el muñeco que fabricó ella misma.

Bu yüzden kendisinin anonim olarak kalması gerekiyor.

y él pidió mantenerse anónimo.

Ve kendisinin de beklediği şekilde artık üretken değilse,

de la forma en la que él mismo espera ser,

Rapor onaylandığında Davout'a bir mesaj gönderdi: "Mareşal'e kendisinin,

Cuando se confirmó el informe, envió un mensaje a Davout: "Dígale al mariscal que él,

Tom, Mary'ye kendisinin güreş takımının kaptanı olmadığını söyledi.

Tom le dijo a María que él no era el capitán del equipo de lucha libre.

Amerika kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğunu sanıyor.

Estados Unidos se imagina que es la nación más libre del mundo.

Bu yüzden Sarah kendisinin en iyi insan olduğunu düşünüyor.

por lo que Sarah piensa que ella es la mejor.

Kendisinin olağanüstü bir komutan olduğunu kanıtlamıştı… Ney kadar cesur

Había demostrado ser un comandante sobresaliente ... tan valiente como Ney, con la mentalidad militar de Soult ...

Kendisinin araba kullanmasının, bana kullandırmaktan daha güvenli olduğunu düşünüyor.

Le parece más seguro conducir él que dejarme conducir a mí.

Tom, kendisinin ve Mary'nin Noel Günü'nü birlikte geçireceğini söylüyor.

Tom dice que él y Mary pasarán juntos el día de Navidad.

Onun gri saçı, kendisinin olduğundan daha yaşlı görünmesine neden oluyor.

Su cabello gris hace que ella parezca más vieja de lo que es.

Bir insanın mutluluğu neye sahip olduğuna değil, kendisinin ne olduğuna bağlıdır.

La felicidad de un hombre no depende de lo que tiene, sino de lo que es.

Askeri yeteneklerinden dolayı övgü gördü. Fakat kendisinin sert ve korkusuzca Müslüman olmayı istememesi

por sus cualidades de soldado, pero su brutalidad y resistencia intrépida a convertirse en musulmán

Tom, Mary'ye valizini taşımayı teklif etti ama Mary, valizi kendisinin taşımak istediğini söyledi.

Tom se ofreció a cargar con la maleta de Mary, pero ella le dijo que prefería llevarla ella misma.

Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.

La obra de cualquier hombre, ya sea de literatura, música, pintura, arquitectura o cualquier otra, siempre es un retrato de sí mismo.