Translation of "Koyar" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Koyar" in a sentence and their spanish translations:

Tarih koyar mısın?

- ¿Podrás hacerlo para la fecha tope?
- ¿Podrás hacerlo para la fecha límite?

Bulaşıkları lavaboya koyar mısınız?

¿Podrías poner los platos en el fregadero?

Birçok sanatçı duygularını sanatına koyar.

Muchos artistas ponen sus sentimientos en su arte.

Lütfen bebeği yatağa koyar mısın?

¿Podrías acostar al bebé por favor?

Tom kahvesine nadiren şeker koyar.

Tom casi nunca le pone azúcar al café.

Tabakları dolaptaki yerine koyar mısın?

¿Puedes guardar los trastes en la lacena?

Bunları bir kutuya koyar mısın?

¿Podrías poner estas en una caja?

Kafamı yastığa koyar koymaz uyumuşum.

Me quedé dormido en cuanto puse la cabeza en la almohada.

Tom çayına çok fazla şeker koyar.

Tom se echa demasiado azúcar en el té.

Bu ceketi bir yere koyar mısın?

¿Podrías dejar este abrigo en algún lado?

Bu çantayı başka bir yere koyar mısın?

¿Podrías poner esta bolsa en otra parte?

O her zaman başkalarını bir aptal yerine koyar.

Siempre se ríe de los demás.

O her hafta bir kenara on dolar koyar.

- Él se deja diez dólares cada semana.
- Él ahorra 10 dólares cada semana.

Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.

El tiempo revela la verdad como así también la falsedad.

Bu kırılgan şeyleri güvenli bir yere koyar mısın?

¿Podrías poner esa cosa frágil en un lugar seguro?

Tom kahvesine çok fazla şeker ve krema koyar.

Tom le pone mucho azúcar y crema a su café.

Mülklerine el koyar ve oraları hasat sonrasında orduya hizmet

Sus fincas son confiscadas y entregadas a los campesinos quienes, a cambio, serán entrenados para servicio

Kuantum fiziği böylece evrenin temel bir birliğini ortaya koyar.

Por lo tanto la física cuántica revela una unidad básica del universo.

Neden üreticiler her zaman yoğurda bu kadar şeker koyar?

¿Por qué los fabricantes siempre le ponen tanto azúcar al yogur?

Tom kahvesine şeker koyar fakat benimkini şekersiz tercih ederim.

Tom le añade azúcar a su café, pero el mío lo prefiero sin ello.

Tom genellikle sosisli sandviçlerinin üzerine hardal ve ketçap koyar.

Tom normalmente les echa mostaza y ketchup a sus completos.

Deniz bazen çok özel bir gösteri sahneye koyar. Işıltılı gelgitler.

A veces, el mar ofrece un espectáculo muy especial. Mareas luminosas.

Sebzeleri yeme yerine, o, onları bir doğrayıcıya koyar ve onları içer.

En vez de comer verduras, él las  pone en la licuadora y se las bebe.

- Anne, çorbaya biraz daha tuz ekleyebilir misin?
- Anneciğim, çorbama az daha tuz koyar mısın lütfen?

Mamá, por favor, ponle un poquito más de sal a la sopa.