Translation of "Tarzı" in Spanish

0.019 sec.

Examples of using "Tarzı" in a sentence and their spanish translations:

Onun tarzı değil.

No es su estilo.

Artık tarımsal hayat tarzı keşfedilmişti

Ahora existe la vida granjera,

Dorothy DeLay'in tarzı ile çalışmış

Él había entrenado al modo Dorothy DeLay

Onun düşünme tarzı çok çocukça.

Su forma de pensar es muy infantil.

O, giyinme tarzı hakkında dikkatsizdir.

Ella es descuidada en su forma de vestir.

Yazarın iyi bir tarzı var.

El autor tiene un buen estilo.

Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.

Tom tiene un estilo de vida saludable.

Yazarın mükemmel bir tarzı var.

El escritor tiene un estilo excelente.

Görünüşü de hayat tarzı kadar gariptir.

Su apariencia es tan extraña como su estilo de vida.

Tom'un savurgan bir yaşam tarzı var.

Tom tiene un estilo de vida extravagante.

Benim doktorumun, hastalarına yaklaşım tarzı mükemmeldir.

Mi médico trata excelentemente a sus pacientes.

Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.

Su manera de hablar me pone nervioso.

Tom'un tuhaf bir konuşma tarzı var.

Tom tiene una forma rara de hablar.

Tom'un sağlıklı bir yaşam tarzı vardır.

Tom tiene un estilo de vida saludable.

Araştırmacıların bulgularına göre bu yaşam tarzı hastalarında

Los investigadores encontraron que los pacientes con el nuevo estilo de vida

Gerçek, çantanı toplayıp çık tarzı bir seyahate.

sino un verdadero viaje de empacar maletas.

Bana onun her zaman davranış tarzı budur.

Así es como él me trata siempre.

üstelik Kemal Sunal'ın bu tarzı anarşizmin ta kendisi

Además, este estilo de Kemal Sunal es el propio anarquismo

Ebeveynlerimin konserde benim hakkımda övünme tarzı can sıkıcıydı.

Me avergonzaba la manera en que mis padres se jactaban de mí en el concierto.

Onun ekmeği özel bir şekilde yapma tarzı var.

Ella hace el pan de una manera especial.

Şey, başımda Brazilya tarzı 50 santimlik ek saç olduğundan,

Bueno, como tengo 50 cm de extensiones de cabello brasileño en mi cabeza,

çünkü öyle ya, bu arzuladığımız bir hayat tarzı değil.

simplemente porque no es un estilo de vida que queramos.

Onun bana bakma tarzı bana kötü bir his verdi.

La forma en que me miró me dio mala espina.

Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır.

El punto de vista de uno depende de dónde esté sentado.

Onlar Japon tarzı odayı duyduklarında insanların çoğu muhtemelen bir tatami odası düşünüyor.

Cuando oyen 'una habitación al estilo japonés', la mayoría de personas probablemente piensen en una habitación con tatamis.

Akkarınca ayaklarının tıkırtılarını bile. Bu gizli hayat tarzı başka yırtıcılardan saklanmasını da sağlar.

Hasta el golpeteo de las termitas. Esta forma encubierta de vida también la ayuda a esconderse de otros depredadores.

Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.

En este mundo duro y mezquino donde el dinero habla, su forma de ser es como una ráfaga de aire fresco.

Yaşama gücü yorulmadan zamanın geniş bir süreci için bir fiziksel veya zihinsel aktivite taşıma kapasitesidir. Sen sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürerek sağlıklı ve dengeli bir diyet tüketerek, eğitim tarafından yaşama gücünü artırabilirsin.

La resistencia es la capacidad de llevar a cabo una actividad física o mental durante un período de tiempo prolongado sin cansarse. Se puede aumentar la resistencia con el entrenamiento, el mantenimiento de un estilo de vida saludable y el consumo de una dieta sana y equilibrada.