Translation of "Zorundaydım" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Zorundaydım" in a sentence and their spanish translations:

Çalışmak zorundaydım.

Tuve que trabajar.

Yani, değişmek zorundaydım.

Y tuve que cambiar.

Ve düşünmek zorundaydım,

Y tuve que pensar,

Ben gitmek zorundaydım.

Me obligó a ir.

Teslim olmak zorundaydım.

Tuve que renunciar.

Kendimi savunmak zorundaydım.

Tenía que defenderme.

Yaptığımı yapmak zorundaydım.

Tenía que hacer lo que hice.

Hastaneye gitmek zorundaydım.

Tuve que ir al hospital.

Erken kalkmak zorundaydım.

- Tenía que levantarme temprano.
- Tuve que levantarme temprano.

İngilizce çalışmak zorundaydım.

Tenía que estudiar inglés.

İşe gitmek zorundaydım.

Tenía que ir a trabajar.

Kendim gitmek zorundaydım.

Tuve que ir yo mismo.

Evde kalmak zorundaydım.

Tuve que quedarme en casa.

Geri adım atmak zorundaydım.

Tuve que renunciar.

Sara'ya yardım etmek zorundaydım.

Tenía que ayudar a Sara.

Hayallerine yardım etmek zorundaydım.

Tenía que ayudarla a soñar.

İnancına yardım etmek zorundaydım.

Tenía que ayudarla a creer.

Yeni gerçekliğimi kabullenmek zorundaydım.

tuve que aceptar mi nueva realidad.

Ama nefes almak zorundaydım.

Pero debía respirar.

Onun bebeğine bakmak zorundaydım.

Tuve que cuidar a su bebé.

Bir şey yapmak zorundaydım.

Tenía que hacer algo.

Boston'a geri dönmek zorundaydım.

Tuve que volver a Boston.

Ben örnek olmak zorundaydım.

Tuve que dar el ejemplo.

Onlara kendimden bahsetmek zorundaydım.

Tuve que hablarles de mí.

Hastaneye kendim gitmek zorundaydım.

Tuve que conducir yo mismo al hospital.

Bazen bir yere sığınmak zorundaydım.

a veces tenía que refugiarme en mí mismo.

- Denemek zorundaydım.
- Denemek zorunda kaldım.

Tenía que probar.

Üzgünüm, sana yalan söylemek zorundaydım.

Lo siento, tuve que mentirte.

İki gün yatakta kalmak zorundaydım.

Me tuve que quedar en la cama durante dos días.

Her şeyi kendi başıma yapmak zorundaydım.

- Tuve que hacerlo todo yo solo.
- Tuve que hacerlo todo por mi cuenta.

Onu yapmak istemedim ama yapmak zorundaydım.

No quería, pero tuve que hacerlo.

Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıkmak zorundaydım.

A pesar de que llovía, debía ir afuera.

Onu saat 2.30'dan önce yapmak zorundaydım.

Tenía que hacerlo antes de las dos y media.

Sorunun bir parçası haline geldiğimi kabul etmek zorundaydım.

y sin darme cuenta me convertí en una parte del problema.

- Bir seçim yapmak zorunda kaldım.
- Bir seçim yapmak zorundaydım.

Tuve que hacer una elección.

Genel konular hakkında biraz daha fazla bilgi sahibi olmaya çalışmak zorundaydım.

y a hablar con matemáticos reales sobre lo que estaba sucediendo.

- Tom'a bir şey göstermek zorunda kaldım.
- Tom'a bir şey göstermek zorundaydım.

Tenía que mostrarle algo a Tom.