Examples of using "عبور" in a sentence and their turkish translations:
Yolu geçmeye korktu.
O, yaşlı adamın caddeyi geçmesine yardım etti.
Tünel yoluyla mı gitmek istiyorsun?
fakat bir anda Mehmet Ali Birand ile yollarının kesişmesi
asla nehri geçemedi. Mareşal'in rolü,
Halatla karşıya geçmek istiyorsanız "Sol" ve "Tamam" tuşlarına basın.
Kıyıdan gitmek isterseniz "Sağ"a ve "Tamam" tuşlarına basın.
Planın kendisi tartışmalı bir şekilde Alp'leri geçmek kadar gözü pek bir karar.
Ama çok oyalanmasa iyi eder. Sürüsü, sabah trafiği başlamadan kasabadan ayrılmalı.
Halatla karşıya geçmek için "Sol"a, aşağı inmek için "Sağ"a tıklayın.
Halatla karşıya geçmek için "Sol"a, aşağı inmek için de "Sağ"a tıklayın.
Körfezin ucundaki balıklara erişmek için... ...derin bir kanal geçmeleri gerek.
Fakat kısa bacaklarla uzun duvarlara tırmanılmaz. Yoğun sokaklardan da geçilmez.
Hâlâ bu madenden geçebileceğinize inanıyorsanız "Tekrar Dene"yi seçin.
Demek buradan karşıya geçmemi ve yüksekte kalmamı istiyorsunuz?
Ordusu Alpler'i geçtiğinden beri tamamiyle iyileşmeden üç muharebede savaştı.
Ertesi sabah Hanno Rhone'u geçmesi için dumanla Hannibal'e sinyal verdi.
Trebia'nın soğuk sularını geçtikten sonra, askerleri aç, ıslanmış, ve neredeyse dondurucu olan soğuk havaya maruz bir şekilde durmakta.