Translation of "قطع" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "قطع" in a sentence and their turkish translations:

قطع البطاطا.

Patatesleri kes.

قطع سامي الاتّصال.

Sami takıldı.

‫أترى قطع الجوز الصغيرة؟‬

Küçük fıstık parçalarını görüyor musunuz?

وبدأت قطع الدومينو بالسقوط.

ve dominolar düşmeye başladı.

عملهم هو قطع الأخشاب.

Onların işi odun kesmek.

قطع توم النهر سباحة.

Tom nehri yüzerek geçti.

مزقت الصحيفة إلى قطع.

Gazeteyi parçalara ayırdı.

قطع فاضل تلك الشّجرة.

Fadıl ağacı kesti.

قطع علي الخبز بيده.

Ali ekmeği eliyle böldü.

تقسمت إلى قطع من الزجاج.

cam kırıkları hâlinde parçalandığını hatırlıyorum.

تُعتبر النساء بمثابة قطع فنية.

Kadınlar, sanat ürünüdür.

لأن Zoom تم قطع هذا

çünkü Zoom bu iş için biçilmiş kaftandı

قسمت الكعكة إلى ستة قطع.

Pastayı altı parçaya böldü.

أعلم أنني أريد قطع النهر مجدداً.

Ben o nehirde tekrar rafting yapmak istiyorum.

قصدي لم يكن مجرد قطع الكوميديا.

Sadece komediyi kırmak değildi.

‫يشبه شيئًا تكوّن من قطع الغيار.‬

Sanki yedek parçalardan oluşturulmuş gibidir.

ولسوف يبيعوني قطع سيارات مزيفة ومعيبة

Böylece bu sahte, kusurlu araba parçalarını satın alarak

قطع ترامب على الفور كلمة المرأة

Trump hemen kadının sözünü kesip

قطع المسافة من كيوشو ليرى الموناليزا.

O, Kyushu'dan tüm yolu Mona Lisa'yı görmek için geldi.

♪ شعر الناصية قطع شبه منحرف ♪

♪ Yamuk kesilmiş kâkülleri ♪

قطعوه إلى قطع صغيرة وحملوه إلى منزلهم

onuda küçücük parçalara ayırıp yuvalarına taşıyorlar

رأسي ، ثم يمكن أن يستمر قطع الرأس ".

ben üzerinde kan almak istemiyoruz

حدث قطع الأظافر في الليل هو رقم شامان.

Gece tırnak kesmenin olayı ise bir Şaman adetidir

بمجرد أن قطع جيب بوش كلمة ترامب ، أهانه

bir keresinde Jeb Bush Trump'ın sözünü kestiğinde onu aşağılayıcı bir şekilde

قطع ذلك البلد العلاقات الدبلوماسية مع الولايات المتحدة.

O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.

‫جلديات القوائم بارعة في الانزلاق.‬ ‫تستطيع قطع 130 مترًا.‬

Kolugolar süzülmek konusunda ustadır. 130 metre boyunca süzülebilirler.

في الليل كان لا يزال حادث قطع الأظافر ، ولكن

Gece yine de tırnak kesmek bir olaydı fakat

‫يمكنني قطع جزء من اللحم المتعفن‬ ‫لأصنع فخاً في الغابة...‬

Ya çürüyen etin bir kısmını alıp ormanda tuzak kurar

‫يمكنني قطع جزء من اللحم المتعفن‬ ‫لأصنع فخاً في الغابة‬

Ya çürüyen etin bir kısmını alıp ormanda tuzak kurar

‫حتى صغارها عليها قطع تلك الرحلة‬ ‫إن أرادت النجاة ليلًا.‬

Geceden sağ çıkabilmek için en ufakları bile bu yolu kat etmeli.

بوبا قطع الزاوية. وقد ساعدته تلك اللقطة في الفوز بالبطولة.

Bubba köşeyi kesti. Ve bu atış turnuvayı kazanmasına yardımcı oldu.

‫ليس ذلك فحسب.‬ ‫يمكنه قطع مسافة 400 مترًا للعثور على شريك.‬

İyi de eder. Bir eş bulmak için 400 metre yol alması gerekebilir.

بعد قطع الموجة الهجومية الأولى ، ذهبت دعوة لانز للمتطوعين دون إجابة.

İlk saldırı dalgası kesildikten sonra, Lannes'ın gönüllü çağrısı cevapsız kaldı.

ويرتفع صراخك. تحاول النزول فتجد المصعد قد قطع عنه الكهرباء. لقد

sen daha yüksek sesle bağırdın. Aşağı inmeye ve asansörün elektriği kestiğini görmeye çalışıyorsunuz.

تم قطع رؤوس العديد من الرجال من الأمام ، تمامًا كما في الملحمة.

ve dahası, destanda olduğu gibi birkaç erkeğin de önden kafaları kesilmişti.

بدأ قطع الرأس وأصر آل Jomsvikings ، الذين كان لديهم رمز خاص بهم يمنعهم

Kafa kesimi başladı ve herhangi bir noktada korkularını ifade

ولكن قطع فتح V1 Pro ، يمكنك معرفة ما الذي يجعل هذه الكرة مختلفة.

Ancak Pro V1'i keserek, bu topu neyin farklı kıldığını görebilirsiniz.

‫يمكن للدبة القطبية الأم قطع 80 كيلومترًا‬ ‫خلال 24 ساعة‬ ‫أثناء بحثها عن الطعام.‬

Anne kutup ayısı, yemek arayışı içinde 24 saatte 80 kilometreye kadar yol tepebilir.

حسنًا ، كان هناك قطع رأس جماعي كما هو موصوف في الملحمة ، علاوة على ذلك ،

Tamam, yani destanda anlatıldığı gibi kitlesel bir kafa kesimi vardı

ثم ، يجبره على حفر قبره على مرأى ومسمع من رجاله ، قبل أن يتم قطع رأسه وأتباعه

sonrasında onu kendi mezarını kazmaya zorlar ve kellesini alır, takipçilerini ise kazığa oturtturur.

تم قطع رؤوس جميع الهياكل العظمية ، وأظهر التحليل أنهم كانوا جميعًا من الذكور ، وكان معظمهم من

Tüm iskeletlerin kafaları kesilmişti ve analizler onların hepsinin erkek olduğunu, çoğunlukla