Translation of "‫الظروف" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "‫الظروف" in a sentence and their turkish translations:

على حسب الظروف المحيطة."

oraya buraya sürüklenir.''

وستكون على هوى الظروف.

Mutluluğumuz koşulların keyfine kalmış olacaktır.

على الأشخاص و الظروف.

insan ve koşullardan bağımsız hale getirmektir.

بغض النظر عن الظروف المحيطة ؟

nasıl ona tutunabiliriz ?

الذين شجعوني في كل الظروف.

mükemmel arkadaşlarla onurlandırıldım.

‫الظروف تعادي كل السلاحف الصغيرة.‬

Olasılıklar her bir ufak yavrunun aleyhine.

جميع الترابط في الظروف ذات الصلة.

İlgili durumların tüm bağlantıları.

في هذه الظروف ، لا يمكننا النجاح.

Bu koşullar altında biz başarılı olamayız.

مبادئ التعليم الأساسية، وضعت في تلك الظروف.

temel eğitim ilkeleri, işte o zaman atılmıştır.

‫تبقت ساعات على تحول الظروف للوضع المثالي.‬

Doğru şartların oluşmasına birkaç saat daha var.

الظروف البيئية والظروف البيئية وما إلى ذلك.

Çevre şartları ortam şartları vesaire yani

لا أريد أن أعمل في ظل هذه الظروف.

Bu şartlar altında çalışmak istemiyorum.

عندما أدركت أن الفصل بأكمله سيساندها مهما كانت الظروف.

onun için orda olduğunu fark ettiğinde güçlü bir ders çıkarılmış oldu.

ما هي الظروف التي أثرت على أفعال هؤلاء الاشخاص.

hangi koşulların etkilediğini, hangi toplum

بأن لدي في أحسن الظروف 35% من فرص النجاة.

uzun dönem sağ kalma şansımın yüzde 35 olduğunu söylediler.

في ظل هذه الظروف ، أصدرت Apple-1 Steve Jobs

Bu şartlar altında Apple-1'i çıkardı Steve Jobs

ولكن عند توافر الظروف الملائمة يمكننا أن نعدل هذه الذاكرة.

Fakat doğru koşullar altında o anıyı düzenleyebiliriz.

‫يجب أن تكون الظروف مواتية.‬ ‫لدينا تحسن طفيف في الطقس.‬

Koşullar doğru olmalı. Hava durumu şu anda biraz sakin.

أثارت هذه الظروف الإحتجاجات ضد الرئيس نيكولاس مادورو لعدة أشهر

Tüm bu şartlar, başkan Nicolas Maduro'ya karşı aylar süren protestoları tetikledi.

مصطفى كمال، في مثل هذه الظروف، في وسط الحرب، الناس مذعورون،

Mustafa Kemal, böyle bir ortamda, savaş ortamında, insanlar korkuyor,

طين. في هذه الظروف مستحيلة، كل الآمال من انفراجا قريبا تتلاشى.

çamur. Bu imkansız koşullarda, umutların hepsi bir atılımın yakında kaybolur.

‫في هذه الظروف يكاد يكون أمراً مستحيلاً‬ ‫أن تعثر على حطب جاف.‬

Bu durumda kuru ağaç bulmak neredeyse imkânsız.

‫تزداد الأمواج قوة...‬ ‫ما يوفر الظروف المثالية‬ ‫لتكاثر الأسماك الببغائية كبيرة الرأس.‬

Gelgitler güçlenmeye başlamış. Tümsek başlı papağan balığının üremesi için mükemmel şartlar oluşmuş.

قد يكون شيئًا صغيرًا ، إذا لم يتم توفير الظروف والعلاج المناسب ، يمكن أن يستمر حتى الموت.

küçücük birşey olabilir uygun şartlar ve tedavi sağlanmaz ise ölüme kadar gidebilir