Translation of "Disappoint" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Disappoint" in a sentence and their turkish translations:

Don't disappoint him.

Onu hayal kırıklığına uğratma.

Don't disappoint yourself!

Kendini hayal kırıklığına uğratma!

- She did not disappoint him.
- She didn't disappoint him.

O onu hayal kırıklığına uğratmadı.

Don't disappoint me anymore.

Artık beni hayal kırıklığına uğratma.

Tom didn't disappoint Mary.

Tom Mary'yi hayal kırıklığına uğratmadı.

We can't disappoint him!

Biz onu hayal kırıklığına uğratamayız!

Tom didn't disappoint me.

Tom beni hayal kırıklığına uğratmadı.

People always disappoint you.

İnsanlar her zaman seni hayal kırıklığına uğratırlar.

I won't disappoint you.

Ben seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.

Don't disappoint me now.

Beni şimdi hayal kırıklığına uğratma.

I'll never disappoint you.

Seni asla hayal kırıklığına uğratmayacağım.

Tom didn't disappoint us.

Tom bizi hayal kırıklığına uğratmadı.

Don't disappoint me, Tom.

Beni hayal kırıklığına uğratma Tom.

Don't disappoint us again.

Bizi bir daha hayal kırıklığına uğratma.

- Tom didn't want to disappoint Mary.
- Tom didn't mean to disappoint Mary.

Tom Mary'yi hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

He did not disappoint me.

Beni hayal kırıklığına uğratmadı.

I'm sorry to disappoint you.

Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.

Try not to disappoint me.

Beni hayal kırıklığına uğratmaya çalışma.

I'd hate to disappoint Tom.

Tom'u hayal kırıklığına uğratmaktan nefret ederim.

He will not disappoint me.

O beni hayal kırıklığına uğratmaz.

- I know you won't disappoint me.
- I know that you won't disappoint me.

Beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyorum.

- I know I disappoint you sometimes.
- I know that I disappoint you sometimes.

Seni bazen hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum.

- I hope I don't disappoint you.
- I hope that I don't disappoint you.

Umarım seni hayal kırıklığına uğratmam.

- He didn't want to disappoint his mother.
- She didn't want to disappoint her mother.

O annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

I don't want to disappoint Tom.

Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemem.

We wouldn't want to disappoint Tom.

Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemiyoruz.

Unfortunately, I have to disappoint you.

Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgün olmalıyım.

I'm sure you won't disappoint me.

Beni hayal kırıklığına uğratmayacağınızdan eminim.

I don't like to disappoint anyone.

Kimseyi hayal kırıklığına uğratmaktan hoşlanmam.

I'm glad I didn't disappoint you.

Seni hayal kırıklığına uğratmadığıma sevindim.

I knew you wouldn't disappoint me.

Beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyordum.

The world's educational standards disappoint me.

Dünyanın eğitim standartları beni hayal kırıklığına uğratıyor.

I don't want to disappoint him.

Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.

- Don't disappoint Tom.
- Don't deceive Tom.

Tom'u hayal kırıklığına uğratma.

I don't want to disappoint you.

Seni hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.

I don't want to disappoint her.

Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.

I didn't want to disappoint Tom.

Ben Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemedim.

Tom certainly didn't disappoint the audience.

Tom kesinlikle izleyiciyi hayal kırıklığına uğratmadı.

We don't want to disappoint them.

Onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyoruz.

I did not mean to disappoint her.

Amacım onu hayal kırıklığına uğratmak değildi.

- Don't let me down.
- Don't disappoint me.

- Benim yüzümü kara çıkarma.
- Beni hayal kırıklığına uğratma.

He didn't want to disappoint his mother.

O annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

He didn't want to disappoint his father.

O, babasını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

I really don't want to disappoint Tom.

Gerçekten Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.

Tom didn't want to disappoint his parents.

Tom ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmak istemezdi.

Tom didn't want to disappoint his father.

Tom babasını hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu.

I didn't want to disappoint my parents.

Ailemi hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum.

I don't want to disappoint my parents.

Ebeveynlerimi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.

She didn't want to disappoint her father.

Babasını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

Tom doesn't want to disappoint his parents.

Tom ailesini hayal kırıklığına uğratmak istemiyor.

Sami didn't want to disappoint his dad.

Sami babasını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

I don't want to disappoint my friends.

Arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğratmak istemem.

- I know you don't want to disappoint Tom.
- I know that you don't want to disappoint Tom.

Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemediğini biliyorum.

Many people worship you. Do not disappoint them.

Birçok kişi sana tapar. Onları hayal kırıklığına uğratma.

I guess I didn't want to disappoint you.

Sanırım sizi hayal kırıklığına uğratmak istemedim.

I hope you're not going to disappoint me.

Umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsın.

He'd be the last one to disappoint you.

Bu seni son hayal kırıklığına uğratışım olacaktı.

I'll try not to disappoint you next time.

Bir dahaki sefere seni hayal kırıklığına uğratmamaya çalışacağım.

- I wouldn't want to disappoint you.
- I didn't want to let you down.
- I didn't want to disappoint you.

Seni hayal kırıklığına uğratmak istemedim.

I'll do my very best not to disappoint you.

Seni hayal kırıklığına uğratmamak için elimden geleni yapacağım.

- I won't disappoint you.
- I won't let you down.

- Seni yüzüstü bırakmayacağım.
- Yüzünü kara çıkarmayacağım.
- Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.

- You disappointed me.
- You let me down.
- You disappoint me.

Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun.

Don't disappoint me the way you did the other day.

Beni geçen gün yaptığınız şekilde hayal kırıklığına uğratmayın.

He is studying hard in order not to disappoint his parents.

O, ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmamak için çok çalışıyor.

He didn't want to disappoint his wife by giving up his new position.

O, yeni pozisyonundan vazgeçerek karısını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

- I wouldn't want to disappoint Tom.
- I didn't want to let Tom down.

Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemedim.

- I'll try not to disappoint you.
- I'll try not to let you down.

Seni hayal kırıklığına uğratmamaya çalışacağım.

- I'll try not to disappoint you next time.
- I'll try harder next time.

Gelecek sefer daha çok gayret edeceğim.

- I don't want to let him down.
- I don't want to disappoint him.

Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.

- I don't want to let them down.
- I don't want to disappoint them.

Ben onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.

I'm afraid I'll have to disappoint you. I don't feel like participating in this discussion.

Korkarım ki seni hayal kırıklığına uğratmak zorunda kalacağım. Canım bu tartışmaya katılmak istemiyor

I'm afraid I'll have to disappoint you. I don't want to be involved in your conversation.

Korkarım sizi hayal kırıklığına uğratmak zorunda kalacağım. Konuşmanıza karışmak istemiyorum.

Well, I’m sorry to disappoint you (or not). But the story of South Korea is a bit different.

Pekala, sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm ya da tam tersi için. Ancak Kuzey Kore'nin hikayesi biraz farklı.