Translation of "Youth" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Youth" in a sentence and their turkish translations:

And in mentoring youth,

Gençlere rehberlik ederken,

The youth was quiet.

Gençlik sessizdi.

Chastity extended the youth.

Saflık gençliği genişletti.

Youth has its advantages.

Gençliğin avantajları var.

Youth is wholly experimental.

Gençlik tamamen deneyseldir.

The youth are bored.

Gençler sıkıldı.

Give me back my youth!

Bana gençliğimi geri ver!

He is a promising youth.

O geleceği parlak bir genç.

I smoked in my youth.

Gençken sigara içtim.

I spent my youth there.

Gençliğimi orada geçirdim.

Youth alcohol consumption has increased.

Gençlerde alkol tüketimi arttı.

But this opportunity, this youth dividend,

Ama bu genç topluluğa

You must allow for his youth.

Onun gençliği nedeniyle izin vermelisin.

My sister has youth and dreams.

Kız kardeşimin gençliği ve hayalleri var.

Enjoy your youth while it lasts.

O devam ederken gençliğin tadını çıkarın.

She's just jealous of your youth.

O sadece senin gençliğini kıskanıyor.

The old man envies the youth.

Yaşlı adam gençleri kıskanıyor.

We didn't notice our passing youth.

Biz geçen gençliğimizi fark etmedik.

The youth eat in the garden.

Gençler bahçede yerler.

I weep for my lost youth.

Kayıp gençliğim için ağlıyorum.

Is there a youth hostel here?

Burada gençlik yurdu var mı?

Tom likes talking about his youth.

Tom, gençliğinden bahsetmeyi sever.

Our children, our youth, can never advance

bizim çocuklarımız gençlerimiz asla ilerleyemesin

We must take his youth into account.

- Biz onun gençliğini hesaba katmalıyız.
- Biz onun gençliğini göz önüne almalıyız.

He was very wild in his youth.

O, gençliğinde çok vahşiydi.

We should take his youth into account.

Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.

Is there a youth hostel near here?

Buraya yakın bir öğrenci yurdu var mı?

I spent my youth in foreign lands.

Gençliğimi yaban ellerde geçirdim.

The song reminds me of my youth.

Bu şarkı bana gençliğimi hatırlatıyor.

We met them at the youth hostel.

Biz onlarla gençlik yurdunda tanıştık.

Unfortunately the poet died in his youth.

Ne yazık ki şair genç yaşında öldü.

Is there a youth hostel around here?

Buralarda bir gençlik yurdu var mı?

He committed many sins in his youth.

Gençliğinde birçok günahlar işledi.

Tom dabbled in cocaine in his youth.

Tom gençliğinde kokainle amatörce ilgilendi.

The youth were called to the mosque.

Gençleri camiye çağırdılar.

She is totally jealous of your youth.

O tamamen senin gençliğini kıskanıyor.

The youth is in love with technology.

Gençlik, teknolojiye aşıktır.

Youth runs away and never comes back.

Gençlik kaçar ve asla geri dönmez.

This brings me back to my youth.

Bu beni gençliğime geri getiriyor.

Almost 60% of illiterate youth are female.

Okuma yazma bilmeyen gençlerin neredeyse % 60'ı kadındır.

He grew up to be a fine youth.

O iyi bir genç oldu.

He went through many hardships in his youth.

O gençliğinde birçok zorluklar geçirdi.

You had better take his youth into account.

Onun gençliğini dikkate alsan iyi olur.

She must have been gorgeous in her youth.

O gençliğinde muhteşem olmalı.

I regret having been idle in my youth.

Gençliğimde aylak olduğuma pişmanım.

He was an early riser in his youth.

O gençken erken uyanırdı.

Genius is nothing more than one's rediscovered youth.

Dahi birinin yeniden keşfedilen gençliğinden başka bir şey değildir.

These songs are well known by the youth.

Şarkıları gençler arasında iyi biliniyor.

Tom worked as a caddie in his youth.

Tom gençliğinde golf takımlarını taşıyan bir yardımcı olarak çalıştı.

I listened to the Beatles in my youth.

Gençliğimde Beatles dinledim.

What memories do you have of your youth?

Gençliğiniz hakkında hangi anılarınız var?

I don't want to come out with radicalized youth

Radikalleşmiş gençlikle ve ilgisiz yaşlılarla

Many great men went through hardship during their youth.

Birçok büyük insan gençliklerinde zorluklardan geçmişlerdir.

The old man often looks back on his youth.

Yaşlı insan sık sık gençliğine geri bakar.

The men are searching for the Fountain of Youth.

İnsanlar Gençlik Çeşmesini arıyorlar.

Mastering science is an ardent wish of our youth.

Bilim Mastering gençlerimizin coşkulu bir isteğidir.

My father must have been handsome in his youth.

Babam gençken yakışıklı olmalı!!

Whenever I hear that song, I remember my youth.

Ne zaman bu şarkıyı duysam gençliğimi hatırlarım.

No one has yet found the fountain of youth.

Henüz kimse gençlik çeşmesini bulamadı.

Don't waste your youth, otherwise you'll regret it later.

Gençliğini boş harcama, aksi durumda daha sonra pişman olursun.

When I hear that song I remember my youth.

Ben o şarkıyı ne zaman duysam, gençliğimi hatırlıyorum.

Say: What have you done there, with Youth gone by?"

Gel söyle ne yaptın, Nettin gençliğini?

"Appropriating Minecraft as an Assistive Technology for Youth with Autism."

"Otizmli Gençler için Minecraft'ı Destekleyici Teknoloji olarak Kullanmak"

She is proud of having been beautiful in her youth.

Gençliğinde güzelliğine güveniyordu.

We are still clinging to the dreams of our youth.

Hâlâ gençliğimizin rüyalarına tutunuyoruz.

The youth of our land are not interested in politics.

Bizim ülkemizin gençliği siyasetle ilgilenmez.

My nephew was excused on the grounds of his youth.

Erkek yeğenim gençliği gerekçesiyle mazur görüldü.

He got into the habit of smoking in his youth.

O sigara içmeye gençliğinde alıştı.

Some say that he was a musician in his youth.

Bazıları onun, gençliğinde bir müzisyen olduğunu söylüyor.

The youth in Malaysia really like Korean and Japanese celebrities.

Malezya'daki gençler, Koreli ve Japon ünlüleri çok seviyorlar.

The youth unemployment rate is at an all-time high.

Gençlerin işsizlik oranı her zaman yüksek.

These days we look back wistfully towards our lost youth.

Bu günlerde kaybolmuş gençliğimize hasretli bir şekilde geri dönüp bakıyoruz.

What happened to the Turkish youth Atatürk entrusted to the Republic

Atatürk'ün Cumhuriyet'e emanet ettiği Türk gençliğine ne oldu

They don't know what difficulties Tom went through in his youth.

Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.

This book was accused of having a bad influence on youth.

Bu kitap gençlik üzerinde kötü etkisi olmakla suçlandı.

The priest said that this book could be harmful to youth.

Papaz bu kitabın gençler için zararlı olabileceğini söyledi.

Tom drank heavily in his youth, but is now a teetotaller.

Tom gençliğinde ağır biçimde içki içti ama şimdi yeşilaycıdır.

In the course of our conversation, he referred to his youth.

Konuşmamız sırasında gençliğinden bahsetti.

He had been through a lot of difficulties in his youth.

Gençliğinde birçok zorlukla karşılaşmıştı.

They don't know what difficulties he went through in his youth.

Onun gençliğinde nasıl zorluklar yaşadığını bilmiyorlar.

You may have good reason to think that your youth is over.

Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.

Addiction is one of the problems of the youth of our day.

Bağımlılık, günümüz gençlerinin problemlerindendir.

Do not idle away your youth or you will regret it later.

Gençliğini boşa harcama, yoksa sonra üzülürsün.

She would love to go back to the days of her youth.

O, gençlik günlerine geri gitmek istiyor.

She showed me the poems that she had written in her youth.

O bana gençliğinde yazdığı şiirleri gösterdi.

If I had worked hard in my youth, I would be successful now.

Gençliğimde çok çalışsaydım şimdi başarılı olurdum.

The old man spent most of his time looking back on his youth.

Yaşlı adam zamanının çoğunu gençliğine bakarak geçirdi.

Whoever starts working in their youth, gets to live lavishly when they're older.

Kim gençken çalışmaya başlarsa, yaşlandıklarında cömertçe yaşarlar.

Italian youth unemployment hit a record-high at 44.2 percent in June 2015.

İtalyan genç işsizliği Haziran 2015'te yüzde 44.2'lik yüksek bir rekor kırdı.

His perseverance and diligence in his youth have made him what he is today.

Onun gençliğindeki azim ve çalışkanlığı onu bugünkü durumuna getirdi.

"When I look back on my youth, I see a spiritual void," said Tom.

Tom "Gençliğime baktığımda manevi bir boşluk görüyorum." dedi.

Young people don't know what old age is, and old people forget what youth was.

Genç insanlar yaşlılığın ne olduğunu bilmezler ve yaşlı insanlar gençliğin ne olduğunu unuturlar.

- He was a hard worker in his youth.
- When he was young, he was a hard worker.

O gençken, sıkı bir işçiydi.

- My nephew was excused because of his youth.
- Because my nephew was still young, he was forgiven.

Yeğenim hala genç olduğu için affedilmiş.