Translation of "Peindre" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Peindre" in a sentence and their turkish translations:

- Je dois le peindre.
- Je dois la peindre.

Onu boyamak zorundayım.

J'aime également peindre.

Ben aynı zamanda resim yapmayı da severim.

J'aime peindre aussi.

Ben de resim yapmayı seviyorum.

Je n'aime pas peindre.

Resim yapmayı sevmiyorum.

J'aimerais pouvoir peindre ainsi.

Keşke öyle boyayabilsem.

J'adore peindre à l'aquarelle.

Sulu boya ile boyamayı seviyorum.

J'aime peindre à l'aquarelle.

Ben sulu boya ile boyamak istiyorum.

Tom m'apprend à peindre.

Tom bana boya yapmayı öğretiyor.

Pour peindre un oiseau, peindre d'abord une cage avec une porte ouverte.

Bir kuş resmetmek için önce bir kuş yuvası ve açık bir kapı çiz.

Elle aime peindre des tableaux.

O, resim yapmayı sever.

Nous allons peindre le mur.

Biz duvarı boyayacağız.

Tom ne sait pas peindre.

Tom resim yapamaz.

J'ai fait peindre ma maison.

- Evimi boyattım.
- Evimi boyattırdım.
- Evime badana yaptırdım.
- Evimi badanalattım.
- Evime boya yaptırdım.

J'étais en train de peindre.

Ben resim yapıyordum.

- Peux-tu m'aider à peindre ma maison ?
- Pouvez-vous m'aider à peindre ma maison ?

Evimi boyamama yardımcı olabilir misin?

Anne a fini de peindre l'image.

Ann resmi yapmayı bitirdi.

Il a fait peindre son épouse.

O, karısına makyaj yaptırdı.

L'heure est venue de peindre des murs.

zaman duvarları boyama zamanı.

J'ai besoin d'aide pour peindre la palissade.

Çiti boyarken yardıma ihtiyacım var.

Je lui ai fait peindre la maison.

Ona evi boyattım.

On m'a aidé à peindre la clôture.

Çitlerin boyanmasında bana yardım ettiler.

Le garçon prit plaisir à peindre un tableau.

Çocuk bir resim çizmekten zevk aldı.

Je n'avais pas besoin de peindre la clôture.

Çiti boyamama gerek yoktu.

Il est en train de peindre la pièce.

Oda onun tarafından boyanıyor.

Son passe-temps est de peindre des tableaux.

Onun hobisi resimler yapmaktır.

Il est en train de peindre sa maison.

O, evini boyuyor.

Mon père m'a aidé à peindre la niche.

Ben babama köpek kulübesini boyamada yardım ettim.

Je n'eus même pas le temps de peindre !

Resim yapmak için zamanım bile yoktu!

Je dois toujours finir de peindre la clôture.

Ben hâlâ çiti boyamayı bitirmek zorundayım.

Fred fit peindre la barrière par son petit frère.

Fred küçük erkek kardeşine çiti boyattı.

Cézanne a su peindre la nature d'une nouvelle manière.

Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.

- Il a pour passe-temps de peindre des tableaux de fleurs.
- Son passe-temps est de peindre des tableaux de fleurs.

Hobisi çiçek resimleri yapmaktır.

Je lui ai fait peindre le portail la semaine dernière.

Geçen hafta ona kapıyı boyattım.

On lui a demandé de l’aider à peindre la maison.

Ona onun evi boyaması için yardım etmesi rica edildi.

Il faut peindre le plafond de la salle de bains.

Banyo tavanını boyamak zorundayız.

Cela nous a pris trois heures de peindre la clôture.

Çiti boyamamız üç saat sürdü.

En quelle couleur vas-tu peindre la chambre de Tom ?

Tom'un yatak odasını hangi renk boyayacaksın?

Ça prendrait au moins trois heures de peindre cette pièce.

- Bu odayı boyamak en az üç saat sürer.
- Bu odayı boyamak en az üç saat alır.

- Laisse-moi te peindre un tableau !
- Laissez-moi vous peindre un tableau !
- Laisse-moi te dresser un tableau !
- Laissez-moi vous dresser un tableau !

Sana bir resim yapayım.

Le mois dernier, il a fait peindre sa maison en blanc.

Geçen ay o, evini beyaza boyattı.

Peindre est une autre chose que je peux faire assez bien.

Tablo yapma nispeten iyi yapabileceğim başka bir şeydir.

Dès que tu as fini de peindre le mur, tu peux rentrer.

Duvarı boyatır boyatmaz eve gidebilirsin.

- Dès que je peux en avoir l'occasion, j'aiderai ta mère à peindre la clôture.
- Dès que je peux en avoir l'occasion, j'aiderai votre mère à peindre la clôture.

Fırsatını bulur bulmaz, annenin çiti boyamasına yardım edeceğim.

Je ne sais ni peindre, ni dessiner, ni sculpter, ni faire du patchwork.

Boyama yapamam, çizemem, yontamam hatta dikemem.

Chris fut embauché pour peindre des maisons, et put mettre de l'argent de côté.

Chris evleri boyamak için kiralandı ve para toplayabildi.

Il a pu avoir l'aide de sa sœur pour peindre le mur de sa chambre.

O küçük kız kardeşine odasının duvarını boyamasına yardım ettirdi.

Un ami à moi a commissionné un artiste connu pour peindre un portrait de sa femme.

Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

Je n'aurais jamais pensé qu'il serait aussi difficile de sélectionner une couleur pour peindre la cuisine.

Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olduğunu asla düşünmemiştim.

J'ai demandé à Tom combien il pensait que ça coûterait de trouver quelqu'un pour peindre notre maison.

Tom'a evimizi birine boyatmanın ne kadara mal olacağını düşündüğünü sordum.

On lui demanda de le convaincre de faire peindre la maison par son fils ou quelqu'un d'autre.

Ondan, onu, evi oğluna ya da başka birine boyattırmaya ikna etmesi rica edildi.

- On lui demanda de le convaincre de faire peindre la maison par son fils.
- On lui demanda de le convaincre d'obtenir de son fils qu'il peigne la maison.
- On lui demanda de le convaincre d'obtenir de son fils qu'il peignît la maison.

Oğluna evi boyattırması için ona onu ikna etmesi rica edildi.