Translation of "Frühen" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Frühen" in a sentence and their turkish translations:

In den frühen 1960ern

Tüm o hareketler üzerinde

Ich mag keine frühen Morgenzusammenkünfte.

Erken sabah toplantılardan hoşlanmam.

Tom starb am frühen Montagmorgen.

Tom pazartesi sabahının erken saatlerinde öldü.

Tom starb am frühen Montag.

Tom pazartesi günü erken saatlerde öldü.

Ich halte viel vom frühen Aufstehen.

Erken kalkmaya inanıyorum.

Bob begegnete ihrem Großvater am frühen Morgen.

Bob sabah erken saatlerde büyükbabası ile buluştu.

Es regnet schon seit dem frühen Morgen.

Sabahın erken saatlerinden beri yağmur yağıyor.

Tom ist am frühen Nachmittag gewöhnlich müde.

Tom genellikle öğleden sonranın ilk saatlerinde uykulu hissediyor.

Tom entschied sich für einen frühen Ruhestand.

Tom erken emeklilik kararı aldı.

Die frühen Morgenstunden sind für mich die effektivsten.

Sabahın erken saatleri benim için çok etkili.

Sie gingen erst in den frühen Morgenstunden schlafen.

Onlar sabahın erken saatlerine kadar yatmaya gitmediler.

Diese Frisur erschien erstmals im frühen neunzehnten Jahrhundert.

Bu saç modeli ilk olarak 19. yüzyılın başlarında görüldü.

Ich will am frühen Nachmittag am Kennedy-Flughafen ankommen.

Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.

Ich habe meine Hunde immer am frühen Abend gefüttert.

- Ben köpeklerimi her zaman akşam erken saatlerde besledim.
- Köpeklerimi her zaman ikindide besledim.

In den frühen 1900er Jahren gründeten Frauen eine Gesellschaft und

1900'lü yılların başında kadınlar cemiyet kurup

Sie lebten ungefähr zur gleichen Zeit im frühen 6. Jahrhundert.

6. yüzyılın başlarında yaklaşık aynı zamanda yaşadılar.

Schon vom frühen Morgen an plagte mich eine wundersame Schwermut.

- Beklenmedik bir melankoli dalgası sabahın köründe içimi darladı.
- Sabah sabah durup dururken bir sıkıntı içimi kapladı.

Seit seiner frühen Kindheit träumte er davon, Geschichten zu schreiben.

İlk çocukluğumuzdan beri o hikayeler yazmayı hayal etti.

Tom und Maria kamen in Boston am frühen Nachmittag an.

Tom ve Mary öğleden sonra erkenden Boston'a geldi.

Lejre, einst Ledreborg, war in der frühen Wikingerzeit wirklich ein bedeutendes Machtzentrum

Lejre, bir zamanlar Ledreborg, gerçekten de erken Viking

Tom starb in den frühen Morgenstunden friedlich in seinem Haus in Boston.

Tom sabahın erken saatlerinde Boston'daki evinde huzur içinde öldü.

Ihre Geschichtssektion enthält Hunderte von Titeln, die alles vom frühen Menschen über die Vorgeschichte

. Onların tarih bölümü, erken insanlardan tarih öncesinden dünya savaşlarına ve ötesine

Am frühen Nachmittag kam Tom zu dem Schluss, dass er einfach aus dem Haus herausmusste.

Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.

- Tom hat heute früh morgens einen Anruf von Maria bekommen.
- Tom bekam heute am frühen Morgen einen Anruf von Maria.

Tom bu sabahın erken saatlerinde Mary'den bir telefon çağrısı aldı.

Ihre Geschichtssektion enthält Hunderte von Titeln, die alles vom frühen Menschen über die Vorgeschichte bis hin zu den Weltkriegen und darüber hinaus

dünya savaşlarına ve ötesine kadar her şeyi kapsayan yüzlerce başlık içerir