Translation of "L'erba" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "L'erba" in a sentence and their turkish translations:

- Non toccare l'erba.
- Non toccate l'erba.
- Non tocchi l'erba.

- Lütfen çimlere dokunma.
- Lütfen çimlere dokunmayın.

- L'erba ha bisogno di essere tagliata.
- L'erba dev'essere tagliata.

Otlar kesilmeli.

A tagliare l'erba.

...çimenleri biçiyor.

L'erba è verde.

Çimen yeşildir.

Le mucche mangiano l'erba.

İnekler ot yer.

I cavalli mangiano l'erba.

- Atlar ot yer.
- Atlar çimenleri yer.

L'erba non cresce qui.

Burada ot yetişmez.

Le pecore mangiano l'erba.

Koyunlar ot yer.

- Il mio gatto ama l'erba gatta.
- La mia gatta ama l'erba gatta.

Benim kedim kedi nanesini sever.

- Tom ha guadagnato qualche soldo tagliando l'erba.
- Tom guadagnò qualche soldo tagliando l'erba.

Tom çimleri biçerek biraz para kazandı.

- L'erba del vicino è sempre più verde.
- L'erba del vicino è sempre la più verde.

- Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
- Davulun sesi uzaktan hoş gelir.

L'erba nel parco è verde e bella.

Parktaki çim yeşil ve güzel.

L'erba sembra sempre più verde dall'altro lato.

Diğer tarafta ki çimler her zaman daha yeşil görünüyor.

L'erba è troppo bagnata per sedercisi sopra.

Bu çim üstüne oturmak için çok yaş.

- Le pecore mangiano erba.
- Le pecore mangiano l'erba.

Koyun ot yer.

- I giacinti e l'erba appena tagliata mi ricordano la mia infanza.
- I giacinti e l'erba appena tagliata mi ricordano della mia infanza.

Sümbüller ve taze kesilmiş ot bana çocukluğumu hatırlatıyor.

- Ho sentito dire che in Inghilterra l'erba è verde anche d'inverno.
- Io ho sentito dire che in Inghilterra l'erba è verde anche d'inverno.

İngiltere'de çimlerin kışın bile yeşil olduğunu duydum.

Ad esempio, non tagliate l'erba alle sette del mattino di sabato.

Örneğin, bir Perşembe sabahı saat 7'de bahçenizi biçmeye başlamayın.