Examples of using "「うん" in a sentence and their turkish translations:
Evet.
İyiyim. Ya sen?
- Yanlış.
- Düzmece.
- Sahte.
- Yanlış.
- Hatalı.
Evet, Bob, geleceğiz.
Anlarsınız ya,
Küçük bir taş alıyorlar.
Sadece evet de.
"Tadı iyi mi?" " Evet, iyi."
Artık yetmişti.
O noktada, canıma tek etmişti.
Hamburgerlerden bıkıp usandım.
Yarın bir cep telefonu satın alacağım.
Ondan bıktım.
Bugün çok çalıştım.
Evet, iyi bir fikrim var.
- Sözlük mü alacaksın?
- Sözlük mü satın alacaksınız?
Evet.
Pekâlâ, enkaza doğru mu gitmek istiyorsunuz?
- Ben sana benzemem.
- Ben senin gibi değilim
Tom kekeleyerek konuşuyor.
Evet.
Onu Tom'la birlikte aldım.
Bir araba alacağım.
"Tadı güzel mi?" "Evet, iyi."
İngilizceden bıktım!
ve insanlar tetanos yüzünden uzuvlarını kaybediyorlar.
ve bu, Tara Humara Kabilesi denen Meksikalı koşucuların susuzluk hislerini azaltmak için
Ben, şikâyetinden bıktım.
İlacı nereden satın alabilirim?
Onun bana nutuk atmasından usandım.
Sanırım bu bana ait.
Tavrı beni tiksindiriyor.
Tom senin gibi değil.
Çocuk bir baş belasıdır.
Hayır, onun bir güdüsü yok.
Sanırım fazla hızlı biçimde konuştum.
öz güvenlerini kaybederler.
O gerçekten beni bıktırıyor.
Onun hikayesinden bıktım ve yoruldum.
Onun uzun konuşması herkesi sıktı.
Evet.
- Bundan bıktım.
- Bıktım bundan.
- Bundan gına geldi.
Sanırım bu kravatı alacağım.
Evet, biz çocukluğumuzdan beri arkadaşız.
Oh, ben muhtemelen sadece evde kalacağım.
Genellikle nakit yerine kredi kartı kullanırım.
ve bir müdür görmek istediğini söylüyorsun.
Her gün farklı saatler çalışırım.
O, bugün çok daha iyi görünüyor.
İyiyim. Ya sen?
- Bu havadan bıktım.
- Bu havadan bıktım usandım.
Um. ben bir şekilde yanılıyor muyum?
"Bugün gerçekten sıcak, değil mi?" "Evet kesinlikle sıcak."
Ben işten usandım.
Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.
Onun uzun konuşmasını dinlemekten usandım.
Herkes beni küçümsüyor.
Onun zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.
Onun konuşmasından dolayı sıkıldım.
Tom'un bunu yapabileceğini düşündüm.
"Aç mısın?" "Hayır, pek değil."
Keşke çok param olsa.
Tom bunalımlı olduğunu söylüyor.
Hayır.
Tom'un başarılı olacağını sanmıyorum.
- İngilizceden usandım.
- İngilizceden bıktım!
Bu yağışlı havadan usandım.
Her gün aynı şeyi yemekten usandım.
Sen kim oluyorsun da işi yürütebileceksin?”
Demek batının bu tarafta, kayalıklara doğru olduğunu düşünüyorsunuz?
Ben senin şikâyetlerinden usandım.
Kullanabileceğinden daha çok parası var.
O evet demeyecek.
Hasta ve yorgun olmaktan bıktım.
"Tekrar geleceğim." "Evet, sabırsızlıkla bekliyorum."
"Kız arkadaşın yok mu?" "Hayır" "Peki ya erkek arkadaşın?"
Yok, yeter. Doydum.
Bu yağışlı havadan bıktım.
"Biraz çay ister misiniz?" "Evet, lütfen."
Siyası yolsuzluktantan bıkıp usandık.
- O zaman ne yapmamı önerirsiniz?
- O zaman ne yapmamı önerirsin?
- Öyleyse ne yapmamı önerirsiniz?
- Öyleyse ne yapmamı önerirsin?
- Öyleyse ne yapmamı tavsiye edersin?
- Öyleyse ne yapmamı tavsiye edersiniz?
Tom sık sık kendi kendine konuşur.
Ben bunun bir sorun olduğunu sanmıyorum.
Otobüs biletlerini nereden satın alıyorsun?
- Adın? Ben Paulo'yum.
- Adın? Ben Paulo.
Jack gezisi hakkındaki hikayeleri ile beni sıkıyor.
Ben onunla konuşmaktan bıktım.
Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
Sanırım onu Tom bile yapabilir.