Translation of "当たり!" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "当たり!" in a sentence and their turkish translations:

‎当たり

Ve işte!

当たり前だろ。

Kesinlikle.

- その通り!
- 正解!
- 当たり!

Doğru!

「ああ 当たり前じゃない」

“Evet, elbette,” demenin başlangıcıdır.

当たり前のこと言うなよ。

Bariz şeyleri söyleme.

- 家の居間は日当たりが良いよ。
- 我が家のリビングって、日当たりがいいんだ。

Bizim oturma odası güneşli.

彼らのコンサートは大当たりだった。

Onların konseri büyük bir başarıydı.

アメリカ人 一人当たりの受刑者数が

ABD, dünyadaki diğer tüm milletlerden

彼が失敗したのは当たり前だ。

Onun başarısız olması hiç şaşırtıcı değil.

座って 目の当たりにしていると

kaçınılmaz sona yaklaşmasını izlerken

そんなことは当たり前のことだ。

- Orası kesin.
- Zaten öyle.
- Gayet tabii.

突き当たりに郵便局があります。

- Caddenin sonunda bir postane var.
- Sokağın sonunda bir postane var.

彼は手当たりしだいに質問した。

Rastgele sorular sordu.

差し当たり、あれで十分でしょう。

O şimdilik yeterli olacaktır.

私のワンピースの服地はメーター当たり10ユーロだ。

Elbisemin kumaşının fiyatı metre başına 10 Euro'dur.

この部屋は日当たりが良くない。

Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

我々は違うのが 当たり前なんです

Farklı olmamız gerek, millet.

当たり前じゃない イチジクができるのは

Elbette, dişi yaban arısının yumurtalarını incir çiçeğinin içine bırakması,

その新しい映画は大当たりだった。

Yeni film büyük bir başarıydı.

彼女は手当たり次第にCDを聞いた。

O, CD'leri rastgele dinledi.

君が先生に叱られるのも当たり前だ。

Öğretmenin tarafından azarlanman sürpriz değil.

それは今では当たり前になっている。

O, oldukça yaygın olmuştur.

赤道における経度1度当たりの長さ。

Ekvatorda her boylam derecesi için mesafe.

行き当たりばったりの仕事をするな。

Her şeyi şansa bırakma.

民主主義を当たり前と思いがちですが

Demokrasinin değerini bilmiyoruz.

彼らは日当たりのよい家に住んでいる。

O, iyi güneş alan bir evde yaşıyor.

薬屋はこの道の突き当たりにあります。

Eczane yolun sonunda.

廊下の突き当たりで火事が起きました。

Koridorun aşağısında bir yangın var.

僕は手当たり次第に小説を読んだものだ。

Önüme gelen her kitabı okurdum.

子供たちが迷惑をかけるのは当たり前だ。

Çocukların sorun yaratması yaygındır.

サッカーをしていて後頭部にボールが当たりました。

Ben futbol oynarken bir top kafamın arkasına çarptı.

今年の君の誕生日は、何曜日に当たりますか。

Bu yıl doğum günün haftanın hangi gününe rastlıyor?

- 僕は手当たり次第に本を読んだものだ。
- 僕は手当たり次第に小説を読んだものだ。
- 私は手あたり次第に小説を読んだものだ。
- もとは手当たり次第に小説を読んだものだ。

Rastgele roman okurdum.

我々は彼が成功したのは当たり前だと思った。

Onun başarısını doğal karşıladık.

当時私は手当たり次第に小説を読んだものだ。

O günlerde ara sıra roman okurdum.

- オレに八つ当たりするなよ。
- 私に当たらないでよ。

Hırsını benden alma.

こんな反射が起きるのは 当たり前だと言えます

Bu şekilde ayarlanmış olmamız mantıklı

何回か当たりはあったが針にはかからなかった。

Birkaç ısırık geldi, ama bir balık yakalayamadım.

日当たりに放置された 牛乳の缶のような臭いです

Güneşin altında bırakılmış süt kabı gibi kokuyordu.

世界中どこを見ても そんなものは見当たりません

Dünyanın başka yerinde bir benzeri yok.

飛行機が離陸するときに緊張するのは当たり前さ。

Uçak kalktığında gergin olmak doğal.

私のアパートはたくさんの日光を得ます。(日当たりが良い)

Dairem bol güneş ışığı alır.

- この部屋は日があたる。
- この部屋は日当たりが良い。

Bu oda güneş alır.

- この部屋は採光が悪い。
- この部屋は日当たりが悪い。

Bu oda çok güneş almaz.

そして残念にも 私が幼少期に 目の当たりにしたのは

Ne yazık ki, çocuk olarak, bu olanlara tanık oldum.

みんなが当たり前に思っている 日常的なデバイスによって

önemsemediğimiz basit, gündelik araçlar,

- バスルームはホールの端にあります。
- バスルームは廊下の突き当たりにある。

Banyo holün sonundadır.

当たり前だけど自分の書いた文が一番自然に見える。

Bu apaçık görünebilir ama senin kendi yazdığın cümleler en doğal görünüyor.

- 彼女は人当たりがいい。
- 彼女は誰に対しても感じがいい。

O, herkese karşı cana yakındır.

行き当たりばったりの発言をしないように努めなさい。

Rastgele beyanlarda bulunmamaya çalış.

手当たり次第に買物をするのはやめたほうがいいですよ。

Önüne geleni almayı bıraksan iyi edersin.

- くじは私に当たった。
- 一山当てたんだよ。
- 大当たりしたんだ。

- Turnayı gözünden vurdum.
- Büyük ikramiyeyi kazandım.

中東の石油価格は1バレル当たり5ドルほど跳ね上がりました。

Orta Doğu petrol fiyatları varil başına beş dolar fırladı.

子供たちが農場に行くのが大好きなのは当たり前のことだ。

Çocukların, çiftliği ziyaret etmeyi sevmeleri hiç şaşırtıcı değil.

ヨーロッパはナポレオン戦争中最も激しい 会戦を目の当たりにすることになる

Avrupa en kanlılara tanıklık etmek üzereydi Napolyon Savaşları günü savaşı.

見渡す限り、地震による被害を目の当たりにすることができる。

Baktığınız her yerde depremin sebep olduğu hasarı görebilirsiniz.

彼は映画に夢中になっているので、手当たり次第に映画を見る。

O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.

日本人一人当たりの米の消費量は、50年前の約半分になっている。

Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.

手当たり次第に多くの本を読むよりも、少数の本を精読する方がよい。

Birkaç kitabı dikkatle okumak, birçok kitabı rastgele okumaktan daha iyidir.

「トムどうしたの?」「メアリーに何カップ?って聞いたら変態って言われた」「当たり前だろ」

"Ne oldu Tom?" Mary'ye sütyen bedenini sorduğumda, o bana sapık dedi." "Ne bekliyorsun?"

しかし実際に何が起こったかを 目の当たりにして 彼は泣き崩れました

Gerçekten ne olduğunu görünce de gözyaşlarına hakim olamadı.

結婚は女性にとって必ずしも当たり前のものではなくなってきている。

Günümüzde evlilik, kadınlar için mutlaka bir zorunluluk değil.

だれもがそのミュージカルは大当たりすると思っていたが、まったく成功しなかった。

Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.

アメリカは世界の1/4の二酸化炭素を排出しており、一人当たりの排出量も世界で最も多いのです。

Dünya'nın karbondioksit emisyonlarının dörtte biri Amerika'dandır: Onun kişi başına düşen emisyonu dünyada en büyüktür.

More Words: