Examples of using "温かい" in a sentence and their turkish translations:
Pekâlâ, kurudu sayılır ama sıcak.
Yemek sıcakken yiyelim.
Kırlangıçlar sıcak iklime göç ederler.
Onun sıcak bir kalbi vardır.
Onu sıcakken yemek iyi olurdu.
İçmek için sıcak bir şey istiyorum.
- Biz sıcak karşılandık.
- Sıcak bir karşılamayla ağırlandık.
- Bizi sıcak karşıladılar.
Onların sıcak karşılamaları beni mutlu etti.
Sana sıcak bir içecek hazırlayabilir miyim?
Sıcak, yünlü bir etek arıyorum.
İçten sözleriniz için teşekkür ederim.
İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
Sana güzel sıcak akşam yemeği pişirdim.
Onların sıcak ellerini asla unutmayacağım.
Lütfen hâlâ sıcakken onu ye.
"Ya yaşam, küçük, sıcak göletin birinde,
Termal kameralar algıladıkları şeyi bize gösteriyor. Yavrunun yüzgecindeki sıcak kan.
O, sağlığı uğruna daha sıcak bir yere taşındı.
İçecek sıcak bir şeyiniz var mı?
Senin tenisçi dirseğin var. Kolunu sıcak suya batır.
- Onun nazik bir kalbi var.
- Müşfik bir kalbi var.