Examples of using "Grão" in a sentence and their turkish translations:
burada da fasulyeler nohutlar vardı
Çavdara yoksulluk tahılı denirdi.
- Gözüme kum kaçtı.
- Gözüme kum tanesi kaçtı.
hiçbir zaman torpil istemedi. Alçak gönüllüydü büyük usta
leblebi tozlarını o kokulu silgileri bir hatırlayın
bizi fasulyeden sayarlardı bazen de nohut derlerdi
İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.
Prens III. Vasili döneminde, Moskova toprak ve güç olarak büyümeye devam etti
buğday ve nohut aşı gibi şeyler yapıp dağıttığını biliyoruz