Translation of "Oceano" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Oceano" in a sentence and their turkish translations:

Um fundo do oceano

bir okyanusal taban

O oceano estava calmo.

Okyanus sakindi.

O oceano está sujo.

Okyanus kirli.

O oceano é imenso.

Okyanus gerçekten büyük.

Eu adoro o oceano.

Okyanusu seviyorum.

Estou nadando no oceano.

Okyanusta yüzüyorum.

Tom gosta do oceano.

Tom okyanusu seviyor.

Eles atravessaram o oceano Atlântico.

Onlar Atlantik Okyanusunu geçtiler.

Esse lago parece um oceano.

Şu göl bir okyanus gibi görünüyor.

Os peixes abundam no oceano.

Okyanusta balık doludur.

Tom se afogou no oceano.

Tom okyanusta boğuldu.

Ele se afogou no oceano.

O, okyanusta boğuldu.

Houve uma tempestade violenta no oceano.

Denizde şiddetli bir fırtına vardı.

O barco navegou pelo oceano Pacífico.

Tekne Pasifik Okyanusu açıklarında gitti.

Um navio transatlântico cruza o oceano.

Bir transatlantik gemi okyanusları aşar.

Este rio desemboca no Oceano Pacífico.

- Bu nehir Pasifik Okyanusuna akar.
- Bu nehir Pasifik Okyanusuna dökülür.

É uma simples gota no oceano.

Bu, okyanusta sadece bir damla.

Eu costumava morar perto do oceano.

Okyanusun yakınında yaşardım.

O Oceano Atlântico é muito grande.

- Atlantik Okyanusu çok büyüktür.
- Atlas Okyanusu çok büyüktür.

Tudo está claro pelo nome, o fundo do oceano é a parte debaixo do oceano

isminden de her şey açık zaten okyanusal taban okyanusun altında kalan kısım

- Nós conseguimos ouvir o oceano daqui.
- A gente pode ouvir o oceano daqui.
- Daqui nós podemos ouvir o mar.
- Dá para ouvir o oceano daqui.

Okyanusu buradan duyabiliriz.

Ficará profundamente ligada ao ritmo do oceano...

...okyanusun ritmiyle derinden bir bağ kuracak.

O navio emborcou no meio do oceano.

- Gemi okyanusun ortasında devrildi.
- Gemi okyanusun ortasında alabora oldu.

O gelo no Oceano Ártico está desaparecendo.

Arktik denizindeki buz tabakası yok oluyor.

Tom e Mary moram perto do oceano.

Tom ve Mary okyanusa yakın yaşarlar.

Que o oceano proporciona os espetáculos mais mágicos.

Ay'ın en karanlık evresine denk gelir.

E só sabia fazê-lo estando... ... no oceano.

Bunu yapabilmemin tek yolu, okyanusta olmaktı.

Nosso avião estava voando sobre o oceano Pacífico.

Uçağımız Pasifik okyanusu üzerinde uçuyordu.

Ele atravessou o Oceano Pacífico em trinta dias.

Pasifik Okyanusu'nu otuz günde geçti.

Hoje está calor, então podemos nadar no oceano.

Bugün sıcak bu yüzden okyanusta yüzebiliriz.

O submarino se escondeu nas profundezas do oceano.

Denizaltı, okyanusun derinliklerinde saklandı.

O oceano Pacífico é um dos cinco oceanos.

Pasifik Okyanusu beş okyanustan biridir.

Glorifique o oceano, mas fique em terra firme.

Okyanusu öv ama karada kal.

Você tem uma mesa com vista para o oceano?

Okyanus manzaralı bir tablonuz var mı?

Nosso conhecimento é uma gota, nosso desconhecimento um oceano.

Bildiğimiz bir damla, bilmediğimiz bir okyanus.

O Oceano Atlântico é mais salgado que o Pacífico.

Atlas Okyanusu Büyük Okyanus'tan daha tuzludur.

O Canal do Panamá conecta o Oceano Atlântico ao Pacífico.

Panama Kanalı Atlantiği Pasifikle bağlar.

Você tem de cruzar o oceano para chegar à América.

Amerika'ya gitmek için okyanusu geçmen gerek.

Atraídas pelo reflexo do luar na água, dirigem-se ao oceano.

Denizden yansıyan ay ışığına çekilerek okyanusa doğru gidiyorlar.

No oceano aberto, eles juntam-se a uma explosão de vida.

Açık okyanustaki yaşam fırtınasına katılıyorlar.

O oceano esmagava as portas e inundava o fundo da casa.

okyanus kapıları kırıp evin alt kısmını doldururdu.

O Brasil está cercado por dez países e pelo Oceano Atlântico.

Brezilya on tane ülke ve Atlantik Okyanusu ile çevrilidir.

O Brazil faz fronteira com dez países além do Oceano Atlântico.

Brezilya Atlantik Okyanusu'nun yanı sıra on ülkeye sınır komşusudur.

Shizuoka, uma das províncias do Japão, dá para o Oceano Pacífico.

Japonya'nın illerinden biri olan Şizuoka, Pasifik Okyanusuna bakar.

As orcas são um dos seres mais inteligentes e sociais do oceano.

Katil balinalar, okyanuslardaki en zeki ve sosyal yaratıklar arasındadır.

Foi emocionante, em criança, viver literalmente na força daquele gigantesco Oceano Atlântico.

Bir çocuk olarak devasa Atlantik Okyanusu'nun gücüyle yaşamak inanılmaz heyecanlıydı.

O Japão é um país rodeado por oceano em todos os lados.

Japonya her tarafından okyanus ile çevrili bir ülkedir.

Mas ainda há um oceano de descobertas a explorar nas profundezas da noite.

Ama gecenin derinliklerinde keşfedilmeyi bekleyen bir okyanus dolusu bulgu hâlâ var.

A primeira energia foi liberada quando ocorreu uma quebra no fundo do oceano

okyanus tabanında bir kırılma meydana geldiğinde ilk enerji açığa çıktı

É verdade que 30% das pessoas que moram aqui nunca viram o oceano?

Burada yaşayan insanların %30'unun hiç okyanus görmediği gerçekten doğru mu?

O oceano é um grande corpo de água que está em constante movimento.

Okyanus sürekli hareket halinde olan büyük bir su kütlesidir.

Eu atravessaria o oceano a nado só para ver o seu sorriso outra vez.

Sırf gülümsemeni tekrar görmek için okyanusu boydan boya yüzerdim.

Em alguns lugares, a profundidade do oceano supera a altura das mais altas montanhas!

Bazı yerlerde, okyanus en yüksek dağların yüksekliğinden daha derindir!

No Oceano Pacífico, o arquipélago remoto de Palau. Faltam três dias para a lua nova.

Pasifik Okyanusu'nun ücra köşesindeki Palau Takımadaları. Yeni Ay'a üç gün var.

Uma vez para lá das luzes da cidade, no oceano escuro, os ursos-marinhos estão mais seguros.

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

- Quando eu vejo o mar eu fico calmo.
- Quando observo o oceano eu me sinto em paz.

Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.

O que é uma grande coisa se você está tentando navegar o oceano com apenas um compasso.

sadece bir pusula ile gezinmeye çalışıyorsanız yönü koruduğu için bu projeksiyon büyük önem taşır.