Translation of "çıkmayı" in English

0.312 sec.

Examples of using "çıkmayı" in a sentence and their english translations:

Tom çıkmayı seviyor.

Tom loves going out.

Mary çıkmayı seviyor.

Mary loves going out.

Dışarı çıkmayı seviyorum.

I love going out.

Balığa çıkmayı mı yoksa ava çıkmayı mı tercih edersin?

Would you rather go fishing or go hunting?

Daha yükseklere çıkmayı başarabilmişti.

who could make it to the higher altitudes.

Grup dağa çıkmayı başaramadı.

The party did not succeed in climbing the mountain.

Dışarı çıkmayı tercih ederim.

I would rather go out.

Ben merdivenlerden çıkmayı öneririm.

I suggest we take the stairs.

Tom hapisten çıkmayı bekleyemez.

Tom can't wait to get out of prison.

Bugün balığa çıkmayı umuyordum.

I was hoping to go fishing today.

Parkta yürüyüşe çıkmayı severim.

I like going for a walk in the park.

Tom'la çıkmayı bıraktığını sanıyordum.

- I thought you'd stopped dating Tom.
- I thought that you'd stopped dating Tom.

Bu mantar çıkmayı reddediyor.

This cork refuses to come out.

Tom yürüyüşe çıkmayı sever.

- Tom likes taking walks.
- Tom likes going for walks.

- Yağmur yağarken dışarı çıkmayı sevmem.
- Yağmur yağıyorken dışarı çıkmayı sevmem.

I don't like to go outside when it's raining.

Yalnız başına balığa çıkmayı sever.

He likes to go out fishing alone.

Tom'la çıkmayı sürdürmek istiyor musun?

Do you want to keep dating Tom?

Yağmur yağarken dışarı çıkmayı sevmem.

I don't like to go outside when it's raining.

Tom tatile çıkmayı düşündüğünü söyledi.

- Tom said he's thinking about taking a vacation.
- Tom said that he's thinking about taking a vacation.

Çocuklar karanlıkta dışarı çıkmayı sevmezler.

Children don't like to go out in the dark.

Bugün dışarı çıkmayı tercih etmiyorum.

- I would rather not go out today.
- I'd rather not go out today.

Tom arkadaşlarıyla dışarı çıkmayı seviyor.

Tom likes to go out with his friends.

Asansör yerine merdivenleri çıkmayı seçti.

He chose to take the stairs rather than the elevator.

Bununla nasıl başa çıkmayı planlıyorsun?

How do you plan to handle this?

Onunla nasıl başa çıkmayı planlıyorsun?

How do you plan to deal with that?

Tatile çıkmayı dört gözle bekliyorum.

I'm looking forward to going on vacation.

- Dışarı çıkmayı evde kalmaya tercih ederim.
- Evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.

I'd rather go out than stay indoors.

Bir içki için dışarı çıkmayı öneriyorum.

I suggest we go out for a drink.

Hava karardıktan sonra dışarı çıkmayı sevmiyorum.

I don't like to go out after dark.

Babam bana gece dışarı çıkmayı yasaklıyor.

My father forbids me to go out at night.

Gerçekten Mary ile buluşmaya çıkmayı istemiyorum.

I really don't want to go out on a date with Mary.

O, yalnız başına yürüyüşe çıkmayı sever.

She likes to go for solitary walks.

İçeride kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.

I would prefer to go out than stay in.

Önümüzdeki sene yurt dışına çıkmayı planlıyorum.

- I am thinking of going abroad next year.
- I'm thinking of going abroad next year.

Tom sorunla nasıl başa çıkmayı planlıyor?

How does Tom plan to cope with the problem?

Gece tek başıma dışarı çıkmayı sevmiyorum.

I don't like going out by myself at night.

Bu akşam dışarı çıkmayı tercih etmiyorum.

I'd rather not go out this evening.

Evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.

- I would rather go out than stay at home.
- I'd rather go out than stay at home.

Örneğin, Mary ile çıkmayı düşünebilir misin?

Can you imagine dating Mary, for example?

Ne zaman yurt dışına çıkmayı düşünüyorsun?

When do you expect to go abroad?

Tom, Mary'ye bir gezintiye çıkmayı söyledi.

Tom told Mary to take a hike.

O problemle nasıl başa çıkmayı planlıyorsunuz?

How do you plan to deal with that problem?

O konuyla nasıl başa çıkmayı planlıyorsun?

How do you plan to deal with that matter?

Bu gece dışarı çıkmayı tercih etmiyorum.

I'd rather not go out tonight.

Sabah erkenden çıkmayı umuyordu ama uyuyakalmış.

He expected to leave early in the morning, but he overslept.

Annem bu manto ile dışarı çıkmayı seviyor.

Mother likes to go out in this coat.

Bir film seyretmek için dışarı çıkmayı önerdi.

He suggested going out to watch a movie.

- Kaybedenlerle flört etmeyi bırak.
- Loserlarla çıkmayı bırak!

Stop dating losers!

Buradan çıkmayı istiyor musun yoksa istemiyor musun?

Do you want to get out of here or not?

Hiç benim gibi biriyle çıkmayı düşünür müsün?

Would you ever consider going out with someone like me?

Tom, Mary'nin onunla çıkmayı kabul edeceğini umdu.

Tom hoped that Mary would agree to go out with him.

Yürüyüş için dışarı çıkmayı canın istiyor mu?

Do you feel like going out for a walk?

Bu havada dışarı çıkmayı hayal bile edemiyorum.

- I cannot fancy going out in this weather.
- I can't imagine going out in this weather.

Hiç benimle birlikte çıkmayı düşüneceğini düşünür müsün?

Do you think you would ever consider going out with me?

Tom bu havada dışarı çıkmayı düşünemeyeceğini söylüyor.

Tom says that he can't imagine going out in this weather.

Tom hava karardıktan sonra dışarı çıkmayı sevmiyor.

Tom doesn't like to go out after dark.

Sence Tom kız kardeşimle çıkmayı düşünür mü?

Do you think Tom would consider dating my younger sister?

Bu pazar benimle çıkmayı isteyip istemediğini merak ediyorum.

I wonder if you'd like to go out with me this Sunday.

Ertesi sabah New York için yola çıkmayı planlamıştım.

I had planned to leave for New York the next morning.

Kalabalık trenlerde seyahat etmektense erken çıkmayı tercih ederim.

I would rather leave early than travel on rush-hour trains.

Dan psikolojik savaşla başa çıkmayı çok iyi bilir.

Dan knows very well how to deal with psychological warfare.

Tom ve Mary ikinci bir balayına çıkmayı planlıyorlardı.

Tom and Mary were planning to have a second honeymoon.

Tom Mary'nin neden onunla dışarı çıkmayı reddettiğini bilmiyordu.

Tom didn't know why Mary refused to go out with him.

Tom herhangi bir yardım olmadan arabadan çıkmayı başardı.

Tom managed to get out of the car without any help.

Tom bu akşam dışarı çıkmayı tercih etmediğini söylüyor.

Tom says he'd rather not go out tonight.

Tom ne zaman yola çıkmayı planladığını biliyor musun?

Do you know when Tom plans to leave?

Sami, geniş Rus vahşi doğasında yürüyüşe çıkmayı seviyordu.

Sami loved hiking in the vast Russian wilderness.

Tom kendini banyoya kilitledi ve dışarı çıkmayı reddetti.

Tom locked himself in the bathroom and refused to come out.

Bu havada dışarı çıkmayı aklından bile geçirmediğini söylüyor.

He says that he can't imagine going out in this weather.

- O, ebeveynleriyle tatile gitmeyi reddetti.
- Ebeveynleriyle tatile gitmeyi reddetti.
- O, ebeveynleriyle tatile çıkmayı reddetti.
- Ebeveynleriyle tatile çıkmayı reddetti.

He refused to go on holiday with his parents.

Tom'un Mary ile çıkmayı hiç düşünmeyeceğini sana ne düşündürüyor?

What makes you think Tom would ever consider going on a date with Mary?

Büyükbabam kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkmayı bir kural haline getirdi.

My grandfather made it a rule to take a walk before breakfast.

Onunla dışarı çıkmayı ve gözde restoranımızda yemek yemeği özledim.

I missed going out with her and eating at our favorite restaurant.

- Tom performansı hiç bırakmadı.
- Tom sahneye çıkmayı hiç bırakmadı.

Tom never stopped performing.

Şimdi biraz yemek yemeyi ve daha sonra dışarı çıkmayı öneriyorum.

I suggest we eat just a little now, and then go out later.

Tom Mary'ye John'la tekrar çıkmayı şimdiye kadar düşünüp düşünmeyeceğini sordu.

Tom asked Mary if she would ever consider going out with John again.

Tom onun mizah duygusunu sevmediği için Mary ile çıkmayı bıraktı.

Tom quit going out with Mary because he didn't like her sense of humor.

Ama şimdilik... ...bu aile, Dünya'daki en uzun geceden sağ çıkmayı başardı.

But for now, this family have survived the longest night on Earth.

Fakat Romalı diktatör Hannibal'ın çıkmayı hedeflediği geçidi kapatacak olan 4.000 lejyoneri...

But the Roman dictator stationed 4,000 legionaries on higher ground that would block the pass

Bugün hava güzel, bu nedenle evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.

It is very fine today so I would rather go out than stay at home.

Hiç en iyi arkadaşının eski erkek arkadaşı ile çıkmayı düşünür müsünüz?

Would you ever consider dating your best friend's ex-boyfriend?

- Sami o gün yola çıkmayı planlıyordu.
- Sami o gün ayrılmayı planlıyordu.

Sami planned to leave that day.

Hafta sonları dışarı çıkmayı mı yoksa evde kalmayı mı tercih edersin?

Do you prefer going out or staying at home on weekends?

- Gelecek yıl yurt dışına gitmeyi düşünüyorum.
- Önümüzdeki sene yurt dışına çıkmayı planlıyorum.

- I am thinking of going abroad next year.
- I'm thinking of going abroad next year.

Bugün olduğu gibi soğuk bir günde dışarı çıkmayı gerçekten planlamıyorsun, değil mi?

You don't really plan to go outside on a cold day like today, do you?

Dünyada en çok arzu edilen adam olamayacağımın farkındayım fakat hâlâ benimle çıkmayı düşüneceğinden ümitliyim.

- I realize I may not be the most desirable man in the world, but I still hope you'll consider going out with me.
- I realize that I may not be the most desirable man in the world, but I still hope that you'll consider going out with me.
- I realize that I may not be the most desirable man in the world, but I still hope you'll consider going out with me.
- I realize I may not be the most desirable man in the world, but I still hope that you'll consider going out with me.

Hangisini yapmayı tercih edersin, evde yemek yemeyi mi yoksa yemek yemek için dışarı çıkmayı mı?

Which would you rather do, eat at home or go out to eat?